Orta çağdan kalma bir şamdan
Aydınlatıyor yalnız odasını
Penceresine ay düşmez geceleri
Bir yanağı sürekli sağ avucunda
Dışarısı yağmur
Dışarısı kasvetli
Eşikte minik bir kedi
Bu tabloyu izliyor
Sol eliyle araladığı perde
Öylesine ağır
Öylesine yorgun
Sokaklardan çocuklar çekilmiş
Kurma kollu saat duyuyor çığlığını
Çocukluğundan kalma bir hatıraydı
Dedesinin baş tacı, şaheser
Bir asırlık gölge adam
Bahçenin ortasında yatıyor
Cihana şamil duran orduların yok artık
Zırhlarına sığmayan askerlerin nerede
Ezanların neden sustu
Kim aldı seni geçmişinden
Sana kim dokundu çamurdan elleriyle
Ruh adamlar içimizde dolaşıyor
Şehvet, arzu gözlerine düştü insanlığın
Allah'ım, biz senin dinini koruyamadık
Emanetine sadık kalamadık
Lüküs lambaları ne kadar aydınlatabilir
Ölü bir dalı
İşte isyanlar, işte idamlar
Anlayın artık, ayırın sahtesini aslından
Her sabah yalnızlığında
Ödenen peşin bir ceza bu
Göz açar açmaz başlar
Ölünceye dek
Koca koca kayalarla dövülmüş yolların
Varamadığın menzillerin
Yılların
Ve ülkün için
Çaresizce direniyorsun
Kırılgan noktalarında heybetli imparatorluğun
Gözlerin ölümü bu olsa gerek
Tek bir tanıdık yüz yok
İnsan
En çok da kendisine düşman
Yıllara yenilen pürüzlü cildiyle
Uzandı yıldız ışıkları altında penceresine
Son bakıştı derin karanlık gökyüzüne
Son nefesini verdi
İnsanların oyalandığı
Beton bir zeminde
Verdi canını sükunetle
30/09/17
Sivas
Kayıt Tarihi : 19.3.2018 23:14:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!