Çok acı çekiyorum... çook
Kise yanı
Küçücük bir mahalle
Cenevizlerden kalma kilise temeli
Kovanlıkta şarap taşları
Ve bizler...
Gömme çelik, fidelik
Ve çeşit çeşit oyunlar oynardık
Anam çorba pişirip dağıtırdı komşulara
Mutlu mu mutluyduk hepimiz
Adak adardık gelecek günler için
Sen kuzuları
Ben ise atları çok severdim
Ağlardım bazen
Cin korkusundan, peri korkusundan
Gittiğimiz yerlere de götürürdük
Çimenlerin, çayırların kokusundan
Çok acı çekiyorum çoook...
Koyun koyuna yatardık dağ evinde
Gaz lambasıyla aydınlanırdı yüzlerimiz
Şimşek çaktığında sarılırdık birbirimize
Daha on birinde
Belimizde Fransız onlusu
Delikanlılık yapardık
Beraberce ırgatlığa giderdik
İşte o günlerde o yıllarda
Sevda evinin harcını allın teriyle
Göz yaşlarıyla beraber yoğurduk.
Aşık garip ile Şah senemin
Tamara ile Temelin
Diojenle Thales’in
Kısaca dağ lalem
Anadolu da
Her taşın bir hikayesi var
Neden olmasın!
Üç yüzlük yıllık tarih nerde
On beş bin yıllık tarih nerde
Adı konmamış sevdaya yakalandık
Derin bir sevgi bakışı
Bağlar yüreğimi bileğimi
Sende tutukluyum
Ölümüne seviyorum
Dağların bekçisi dağ lalesi
Sevdanı kalbimin derinlerine ektim
Ve gülüşünü acılarıma merhem yaptım
Canım, ruhum sevgilim
Ayıramaz kimse bizi
Yanan yüreğe Rabbim acır
İmkanı yok deme sakın
Çaresizsek çare biziz
Eğer bahtım kara diyorsan
Kömür gibi tutuştur
Isıtsın gönlümüzü
ALLAH bizimle beraber
ALLAH sevenle beraber.
Hayal ettiğimiz ev
Düğün gecemiz
Ve doğacak çocuklarımız
Demek başımıza yıkılacak
Komşu ziyaretleri
Hastayım diyorsun yaralıyım
Bereliyim, karalıyım diyorsun
Gam kınası, yakmışsın ellerine
Olamam sensiz bir tanem olamam
Neyim varsa al çaren için
Soy soğana çevir
Diyar diyar dolanayım
Dayanamam sensizliğe...
Dokuzunda anansız, yetim
Başımı okşayacak elden yoksun kalmışken
Ve on dokuzumda seni bulmuşken dağ lalem
Seni bulmuşken
Nasıl ve kime bırakıp gidersin beni...
Demek kolunda ecel bileziği
Kulağında ölümün küpesi olacak
Yine dert, yine yetimlik yine acı
Ve yine ayrılık beni bulacak.
Upuzun gecelerde yalnız
Geçmişin hayaliyle yaşayacağım
Belki de kimse hatırlamayacak beni
Çünkü kimsesizler bu dünyada
Ya zabıt için hatırlanır ya tabut
Seninle gelmek istiyorum
Kırsın kalemini ölüm meleği
Kefenim işte eğnimde
İçimde gür ormanlar kül oluyor
Aşkımız bu kadar ucuza gitmemeli
Sevda, sen ve sevgi
Beni ebedi hayata
Isıtan ısı kaynağı
Çok acı çekiyorum çoook
Demek ayrılık saati geldi
Ölüm yakana elin uzattı öyle mi?
Kan çanağı olmuş gözleriğin
Yaşlarıyla yıkanır sevda sokakları...
Ölümü kıskanıyorum
Medet medet medet.
Sen incirsin diye
Derinden bakamam gözlerine
And içmiştik delicesine
Bırakıp gitmek yoktu hani
Ölümün yokuşunda yürüyorsun
Yalnız ve kimsesiz
Göz görmeyince gönül katlanır diyorsun
Sana yürüyeceğim sana kavuşacağım
Ey sevda şehidi
Çok acı çekiyorum çoook
Hastanın beklemesinden
Dipdiri bir ölünün beklemesi daha zor
Sensizlik zulüm
Aç kollarını da dola boynuma
Üzülme meleğim
Önümde aşılmaz dağlar olsa da
Cennetlikler için Kurulu Şehre
Ulaşacağım...Ulaşacağım...
Çok acı çekiyorum çok
Kalp düzelirse dünya düzelir
Onulmaz yara var yüreğimde
Dağlara saldım kendimi
Sensizlik öldürecek beni
Cennet fidanı
Benim için üzülmeyin diye söylerdin
Firari bir eşkıya
Gibi sana koşacağım
Elimde bir demet çiçek
Sana ulaşacağım ölüm sabahı
Haziran/2001
Kayıt Tarihi : 25.1.2005 11:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Öncelikle, bu şiirin vesilesiyle 'hoş geldin' diyorum!
saygılarımla
TÜM YORUMLAR (2)