Öyle ağlasam,öyle ağlasam ki
Kalmasa hiç gözyaşı çocuklara
Öyle ağrısa öyle ağrısa ki başım
Kalmasa onlarda hiç dert,tasa...
Öyle düşünsem öyle düşünsem ki
Bulsam çaresini yoksulluğun
İçinde çorba kaynamayan kazanın,
Kaşıkla vermeden kepçeyle alanın,
Süslü vitrinlere yalın ayak bakanın
Öyle düşünsem öyle düşünsem ki
Bulsam çaresini bu olmamışlığın
Ya da hesaplasam hacmini boşa koyunca dolmayan
doluya koyunca almayan kabın...
Öyle üşüsem öyle üşüsem ki
Isınsa dünyanın soğuk iklimi
Milyonlarca yıl olmuş
Milyarlarca insan...
Nerden gelir nereye gider bu ayaklar
Nasıl kırılır kalpler
Nasıl incinir ruhlar
İnsan-ı kamil olmak nerde başlar
Öyle sorsam öyle sorsam ki
Kalmasa cevapsız hiçbir soru
Öyle sorsam öyle sorsam ki
Ne oldu da haketti büyük insanlık bu hazin sonu
Öyle bağırsam öyle bağırsam ki
Ulaşsa sesim semaya
Kapı sessiz,susmuş pencere duvar
Bir sessizlik örtmüş her yeri
Bu işte bir tuhaflık var
Öyle bağırsam öyle bağırsam ki
Kalmasa hiçbir çığlık;
insanlığın boğazında...
Öyle ölsem öyle ölsem ki
Kalmasa hiç ölüm insanlığa
Eksildi birer birer güzellikler
Eksildi insanı insan yapan değerler
Dünyanın çivisi çıkmış derken
Çivi bağrını delmiş insanlığın
Çiviyi de icad eden oysa kendisiydi insanın,
Silahı da,kalemi de bulan aynı insanlık,
Çok değil bundan binlerce yıl önce...
Uzaya ayak basan da;
Mayın tarlalarında yalın ayak yürüyen de...
Düğünde oynayan,
Doğumda sevinen,
Ağlayan da aynı insanlık ölümlerde...
Öyle ölsem öyle ölsem ki
Artık insanlık hiç ölmese...
Kayıt Tarihi : 22.6.2025 23:37:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Haziran 2025
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!