İnanç Laiklik Hoşgörü 04 Şiiri - Bayram ...

Bayram Kaya
2927

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

İnanç Laiklik Hoşgörü 04

Bu bile, yaşamında karşılaştığı, hünerli eyleminde, iyi bir avantajdı. Eylem, bilemediği bu avantaj durumları kendiliğinden ortaya çıkarmıştı. Bu yansı kuramıdır. Kendiliğinden amacı olmayan sonucun sonradan amaçlaşmasıdır. Nedir bu sonuç1-Az da olsa emekten kazanç.2- Zamandan kazanç. 3- Avcı kalabalıklarından tasarruf. Yani, sayıları biraz daha azalmış insan avcılarının, doyurulacak, daha çok avlanmayan insan avcılarla, emeğini paylaşması idi. Bu hal, onbinlerce yıldır yapa geldiği avlanma tarzına hiç benzemiyordu.

Zamanla, ucu sivrilen cirit vari nesne ucuna, keskin yanalları bulunan, ön uca doğru dar tutulup sivrilen taşlar takıldı. Bu araç, hem avı etkisiz kılıyor, hem; ucundaki ağırlıkla havadan etkilenmesi azalarak, daha hızlı ve daha uzağa atılabiliyordu. Avla, kovalayan arasındaki, uzaklığı biraz daha yakınmış gibi kılacak uzaklığa, rahatlıkla fırlatılabiliyordu.

Aracın avlanma mesafesinde, uzaklık olarak, zaman kısalması olarak daha az çaba ya da enerji harcanması olarak, azalma yapmıştır. Bu, hem çabuk avlanmayı, hem daha çok avlanmayı zorunlu kılıyordu. Bu da tüm gün avlanma yerine, günün bir kısmında avlanma olanağını ortaya koydu. Bu olanak, komün biriliğinin, boş zaman olgusunu ortaya çıkardı. Boş zaman aktivitesi yaralı ve geçimsizlik gibi sürtüşmeleri ile de zararlı oluyordu.

Artık komün birliğinde, hünerli kişiler ki kargı sopasını yapan, taşı işleyen, işlenmiş taşı kargıya monte eden, kargıyı ustalıkla kullanan, hedefe isabet ettiren becerikliler geliştirdi. Kişi yerini, hüner sahibi; kişi-bireyler aldı. Bu bireyleşme farklılaşması, sayılan uzluk gerektiren işleri, ya tek tek beceriyordu ya da, hepsini bir arada beceren, yetenekli bireyler gelişiyordu.

Uzun süreçle, bireyi olgunlaştırıp, geliştiren ve farklı, ayrı, ayrıcalıklı kılan, durum; kendinin bu ayrıcalıklı oluşunu, ister istemez hissettirmeye başlamıştı. Ama nasıl aşmalı idi? Yol ne ve nasıldı? Ne gibi karar verecekti? Bunu, yine bu yolun aşamalarındaki süreç, belirleyip yol ortaya koyacaktı. Yani, yol işlevi, işlev de yolu belirleyecekti.

Bu arada komün üyelerinin, anlama ve ifade etme yeti ve tutumları, taktiksel paylaşma zorunlulukları, dilsel gelişme ve anlaşmaları, bir takım anlaşılmaz ses ve işretleri üretmelerine neden oluyordu. Yine süreçle, bu becerilerin, tekrarlarını da, yapıyorlardı. Bu üretilen seslerdeki aralıklar, bir nokta etrafında, sık tekrarlanan frekanslar olup çıkmaya başlamıştı.

İstatistiksel sıklığı olan ses, önce hece olarak, uzun süre işlevsel olarak iş gördü. Daha sonra ses öbekleri, taklit edilme alışması ile dilsel anlaşma ve gelişmeye, az az da olsa, yol aldırdı. En çok duyulur ve tekrarı yapılır ses öbekleri, anlaşılır olma, alışmaları oldu. Tekrarlarla insanlar; o yinelenen sesleri, seçicilik olarak almaya, adeta zorlandı. Bu tekrar kılışlar insanların sesi, ayırt etmesini, tekrar etmesini, öğrenme olarak yatkınlaştırıyordu. Zaten evrensel bir kuşdili, tekrar edişi ve anlaması vardı (mantıkut tayr) . Bu haberleşen canlıların, tehlike vs. işaretleşmelerini, okuyup yorumlamaları idi.

Sürüp giden bu çaba, insanın, çok çok önemli bir yanını da biçimliyordu. Bu hünerlilikte alet eli; el bilinci; bilinç de tekrar eli ve aleti biçimleyip, belirliyordu. Yani nesne bilince yansıyor, sonrada bilinçten dışarıya, eylem, kılgı olarak etkinleşiyordu. Açıkçası, bilinç de, el de, işin ortaya koyduğu bir beceriklilikti. Tabiidir ki, el de, işi (aleti-eylemi) biçimliyordu. Yaptığı iş, zihnine konu olup, bilincini, eylemlerini etkileyip belirlemesi demekti. Yaptığı alet ve nesnelerin yapabilirlik olanakları, onun etkinlik alanı ve doğayı üretme gücü oldu.

Artık yaptığı keskin taş baltalarla becerileri artmış, kulübe yapan insan olup çıkmıştı. Bu mağara ve kovuklardan çıkmak demekti. Bu bir zorunluluğu alt edip, bağımlılığı kendisi her an yeniden üretir olmanın bağımsızlığı, özgürleşmesi demekti. Bilinçte yansıyan düşünce de, tekrardan eylemi (İşi, aleti) düzenliyordu. Bu karşılıklı etkileme ve etkilenme, zorunlu bir belirlenişti. Yani diyalektik (eytişimsel) süreçti. Bu etkilenmede üçlü; bilinç, el, eylem; nesnel yansıma, uzluk, alet kullanımı, değişerek dönüşüyordu. Kant'ın deyimi ile adeta el; dışa uzanmış bir beyin, olup çıkıyordu.

Yapılan bu araçlar ve çevredeki algıları, mana anlamalarını; sanı ya da kanıları (ileride dine dönüşecek inançları) dil ve sembollerle, artık boş zamanda, vücuda getirilen, bir çeşit sözlü sanatını da, çoktan oluşturmaya başlamıştı bile. Artık ne neyin öncülü ardılı olarak değil, bir kendiliğin yansıma belirişinin, çoklu algılanıp kavranmasının tezahürüdür. Burada insanların düşünme eylem koyuşları da, aktarışları da birbirini iyice etkiliyordu.

Tüm bu olup bitenler, komün gücüde süreçle gelişiyordu. Tıpkı toplumun üretim gücü gibi. Ve bu komün gücü; neden sonra, komün birliği atılımı; hem topluma, hem de toplumun, üretim gücünün gelişmesine, yol açacaktı. Toplum; komün gücünün, birikişi ile beliren bu değişmenin sonucunda, ortaya çıkan, tahmini bile yapılamayan bilinemezliktir. Bilinemez olan bu yol alış süreci, günümüzü belirleyecekti.

Beceriklilik, en sevilip, iltifatsal davranışlarla sayılanılan, kendiliğinden bir rütbe olup çıkıyordu. Bu rütbesel çekim, saygı gösterende, saygılaşana benzeme, sayılanı taklit etme, sayılanla rekabet arzusu gibi, çok olumlu edinimleri de dayattı. Aynın zamanda da saygılaşma bükemediği eli öpmek gibi, saygı yaptığı kişiye, farkında olmadığı bir rücu edişi ve ram olurluk psikolojisini de, beraberinde getirdi. Bu durum kişi -insanda, farkında olmayarak, zımni olarak, o kişiye yaklaşıp güven ve alakasını kazanmayı aferin setti. Böylece edimsel yaklaşımları ürettiriyordu. Bu da, bir otoriteye boyun eğerliğin bir başka öncül yatkınlıklarıdır.

Rütbeli olan insan da, ister istemez saygının kendinde uyandırdığı, hoşlanma havalarına girişi, psi sel tatminlik içinde, kendisini tatlı tatlı belirtiyordu. Bu psi ile ve hünerinin kendini komündeki ayrıcalıklı kılışını, bağrına basarak kaçınma yapması, bir çeşit oyun severlik eğlencesi gibi gelişirken, zamanla; her hangi bir kritik aşamada, bir küsme bir kırılma tepkisi olaraktan kendini dayattı.

Bağrına bastırarak, kaçınıp, kaçırdığı emeği, bir saklanma davranışında, uzun süreliliğe, hatta saklanmaya dönüşür. Geçen süre zarfında, saklayıp bağrında tutuğu oyun nesnesini, acıkınca kendi yiyerek (kullanarak) , komünden bağımsız saklama, üretir oluşunu bir çeşit sonraya biriktirme, kullanım yararının, belli belirsiz bulanıklığı, zihninde oluşmalar yaptı.

Zamanla bu bulanıklık, belirişlere (zihinsel tekrarlara ve öğrenmeye) dönüştü. Hemcinsinin tepkilerine sebep oluyorsa da, bu tepkilere kendisinin tepkisi de, sahiplenme olarak beliriyordu. Farklı olup çıkmıştı. Komüne karşı bir güç bir üstünlük elinde tutar olmuştu. Artık bu üstünlük, yaşam arenasında diğer özel sahipliklerle, önce az az, birikir. Birikenleri, içselleştirip, sindire sindire iç edecekti. Böyle iken, özel mülkle farklılaşmanın uyandırdığı güce sahip olama ve gücü saygılıma davranışı, hemcinsini de, yaklaşımsal arzuyla tutuşturacak bir hal, hastalık gibi yaygınlaşacaktı.

Sürecek 4

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 11.6.2008 11:48:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Selahattin Bakır
    Selahattin Bakır

    Teşekkürler yüreğinize sağlık

    Cevap Yaz
  • Osman Öcal
    Osman Öcal

    emeğini tam puan ve tebriklerimle kutluyorum hocam. selam ve dua ile.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Bayram Kaya