İnsanlar Allah’a iman ettikleri halde sıra O’nun
ölçülerine, şeriatına uyup yaşamı bu ilkeler
paralelinde şekillendirmeye gelince ayak
diretmektedirler. Yasama ve yürütme
faaliyetlerini Allah’ın kitabının gölgesinde
şekillendirmezler. Hatta bu insanların büyük
bir kısmı neredeyse Allah’ın şeriatını çağ dışı
bile ilan edecek kadar işi ileri götürmektedirler.
Allah’a inandıkları halde Allah’ın dışında kutsallar
edinmişlerdir. Oysa şanı yüce olan onların kutsalları
hakkında bir ayet indirmiş değildir.Demek ki
sadece Allah’ı göklerin ve yerin rabbi olduğunu,
öldürenin ve diriltenin ve dahası varlığı sevk ve
idare edenin O olduğunu onaylamak insanı
şirkten kurtarmaz.İşte ulûhiyet tevhidi Allah’ı
öldüren ve dirilten, göklerin ve yerin rabbi olarak
kabul ettikten sonra hiçbir şekilde varlığın yaratılmasında,sevk ve idaresinde O’ndan başka ilahlar olmadığına inanmamızı, gerek dualarımızla gerek ibadet ve kulluğumuzla O’na ulaşabilmek için kendimizle Allah arasında aracılar edinmememizi gerekli kılmaktadır.Allah’a ve kıyamet gününe iman edenler bu tür ibadetleri ruhlarının olgunlaşması ve Allah’ın rızasını elde etmek amacıyla yaparlar ve yapmalıdırlar.Şurası bir gerçektir ki kişinin içtenlikle ve tüm kalbiyle Allah’a ve O’nun gönderdiği elçilere iman etmesi, Kur’an ve peygamber sünnetinin gerekli kıldığı tüm ölçütlere sadece Allah’ın rızasını gözeterek tabi olması bu tevhidin kapsamına girer..
Fazıl Çakaler
Kayıt Tarihi : 24.5.2025 09:36:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!