Sabahları Hasan amcanın horozuyla uyanırdık…
Kendi ellerimizle yumurtayı kümesten alırdık...
Domatesi, biberi, patlıcanı, bahçeden koparırdık...
Doğal gazımız olmasa da; hayatımız doğaldı...
Gaz lambasında ders çalışırdık…
Siteler yoktu, bahçeli bir evde doğup büyüdük.
Seni arıyorum izmirin kordon boyunda
Sensiz dolaşıyorum karşıyaka yollarında
Yine yapayalnızım gümüşpalada
Yalnız yapayalnızım çamlıkta
Bir duman yükseliyor naldökenden
Uçup gidiyor... bulutlara karışıyor
Bugün yine çok dolaştım,
Cadde ve sokaklarda oğlum…
Yağmurlar yağıyordu üzerime.
Kim bilir kaç yıllıktı?
Üstümdeki ceket…
Islanıp üşüyordum.
Güneş doğarken tepelerden,
Seni düşünüyorum, seni özlüyorum.
Sesin geliyor uzaklardan,
Çokkk! ...uzaklardan duyuyorum…
Başı dumanlı dağlarda
Seni seviyorummm !
Kollarımı açabildiğim kadar değil,
Kollarımı açıp ta saramadığım dağlar kadar…
ilhan BİÇER
DENİZE KAVUŞAN GÜLLER
Sanalda tanışmışlardı. Her akşam görüşüyorlardı. Bu böyle üç dört ay devam etti. Her şey güzel olacaktı… Genç adamın hayalleri ve hedefleri vardı. Birbirlerini daha da iyi tanımak için sonunda buluşmaya karar verdiler… Buluşacakları gün genç adam erkenden kalktı… Sabırsızlıkla buluşacakları anı bekliyordu… Evden erkenden çıktı… Bir çiçekçi dükkânına girdi oradaki en güzel en kırmızı gonca güllerden seçerek çiçekçiye bunları güzel bir buket yapmasını söyledi. Buluşacakları saatten önce orada olmalıydı. Geç kalmamak için elinden geleni yapıyordu. Arabasına bindi. Sanki yollar gittikçe uzuyordu bitmek bilmiyordu… Nihayet buluşacakları yere erkenden gelmişti… Burası korulukta bir çay bahçesiydi. Etraflarda fazla insan yoktu… Sadece iki masa doluydu… Oturdu çay istedi…
Çayını yudumlarken ağaçlarda uçuşan kuşları seyrediyordu… Vakitte epey yaklaşmıştı. Gülleri masaya koydu öylece bekliyordu. Çay bahçesine gelenler sanki ona bakıyor gibiydi… İkinci çayını da içti… vakit geçmişti.. Bu saate kadar gelmiş olmalıydı. Ama belki bir aksilik olmuştur dedi… Bir çay daha söyledi… Vakit epey ilerlemişti… Çay bahçesi de giderek kalabalıklaşmaya başladı. Telefonuna bir mesaj geldi… Arayan sevdiğiydi… İşinin uzadığını biraz gecikeceğini yazmıştı… Genç adamın içi biraz olsun rahatlamıştı… Çay bahçesinde sanki gözler üzerindeydi rahatsız oldu… Kalktı korulukta dolaşmaya başladı… Bir iki tur attı… Yine çay bahçesine oturdu… Bir çay daha söyledi kendisine… Aradan bir saat daha geçti… Bir mesaj daha geldi… Sevdiği az bir işin kaldığını işten biraz erken çıkabileceğini yazıyordu… Tam dört saat olmuştu.. Geçte olsa sevdiğiyle ilk kez görüşecekti… Heyecanla beklemeye devam etti… Etrafa bakanlara aldırmıyordu artık… Güneş batmaya başlamıştı… Keskin bir rüzgâr esmeye başladı… Kollarındaki tüyle diken diken olmaya başladı içi titriyordu… Ama sevdiğini düşündü birazdan gelecekti. Onu hayal ederken biraz ısınmıştı… Güneş batmış karanlık iyice çökmüştü… Genç adam hala heyecanla bekliyordu… Etrafta telaş içinde evlerine giden insanların ayak sesleri duyuluyordu. Vakitte epey geçmişti. Bir mesaj daha geldi… Sevdiği artık geç olduğunu ve evden izin alamadığı yazıyordu… Genç adam elinde güllerle birlikte öylece sessiz kalıverdi… Arabasına bindi… Yarım saat koltukta öylece oturdu… Sevdiğine gelmişti… İlk kez buluşacaklardı ama sanki kader buluşmamaları için elinden geleni yapmıştı… Gülleri sevdiğine getirmişti… Şimdi bu gülleri ne yapardı… Teybi açtı Sezen Aksunun gülümse biraz isimli şarkısı çalıyordu… Nasıl gülümseyebilirdi ki nasıl… Sevdiğini hiç görememişti… gözleri dolu dolu oldu…Arabayı çalıştırdı.. Nereye gideceğini ne yapacağını da bilmeden yola koyuldu… sevdine gülleri verememişti… Birden aklına geldi en sevdiği biri daha vardı. Gülleri hiç değilse ona vermeliydi… Direksiyonu çevirdi… Yarım saat sonra bir deniz kenarına gelmişti. Arabadan indi… Sahile doğru yürümeye başladı… Titreyen elinde güller gözlerinde yaşlar vardı… Martıların uçuşunu seyretti… Dalgaların nasılda hüzünlü karaya vuruyordu… Uzaklaşan beyaz bir gemiyi seyretti… Sanki yüreğinden en sevdiğini söküp götürüyordu. Sonra yavaşça kumsala doğru yürüdü denizin dalgalarına elindeki kırmızı gülleri tek tek bıraktı…
Sonunda gülleri yine en sevdiğine vermişti.
Dertlerimi sırt çantama atıp,
Kendimi dağlara verdim.
Uçsuz bucaksız vadiler,
Nehirler, göller…
Hepsi benim.
BİR BAŞKA ZİRVEDEN
SIRTLAN BAYIRI ZİRVESİ…
İzmir Dokuz Eylül Dağcılık ve Doğa Sporları (DEDAK) ’ ın 15 KASIM 2009 Pazar günü düzenlemiş olduğu; Ödemiş-Zeytinlik-Sırtlanbayırı- Gölcük Zirve tırmanışı ve doğa yürüyüşü için Zeytinlik kasabasında buluştuk. Buradaki kahvehanenin bahçesinde kahvaltılarımızı yaptıktan sonra A,B ve C gruplarına ayrıldık. Ben zirve yapacağım için C grubunu tercih ettim her zaman olduğu gibi. C grubunu Salim arkadaşımız rehberlik yapıyordu. Toplam katılımcı 125 kişiydi. C grubunda zirve yapacak olanların sayısı 15 kişiydi. Zirve yapacak olan arkadaşlarla kısa bir tanışmanın ardından saat 11.10 da yürüyüşe başladık. Sonbaharın son ayında bahardan kalma bir hava vardı. Gökyüzünde hiç bulut yoktu. Pırıl pırıl bir güneş ve masmavi bir gökyüzü vardı. Biraz yürümeye başladığımızda terlemekte olduğumu hissettim. Üzerimdeki uzun kollu giysimi çıkarıp kısa kollu giysiyi giyerek yürüyüşe öyle devam ettim. Yürüyüş yaparken on beş dakikada bir su içmeyi ihmal etmiyordum. Etrafımızdaki zeytin ağaçlarındaki zeytinler yeşilden siyaha dönüşmeye başlamıştı. Çınar ağaçlarının yaprakları yeşilden sarıya doğru renk alması harikaydı. Sonbahar bütün güzelliklerini sergiliyordu adeta. Sonbaharın manzarası görülmeye değerdi. Adeta yağlı boya tabloya andıran manzaralar vardı. Yaklaşık bir saatlik bir yürüyüşün ardından Çoban Salih amcanın evinin yanından geçiyorduk. Salih amca bizi tanıyordu. Bizleri böyle kalabalık görünce meraklı gözlerle süzdükten sonra, gülümseyerek:
— Hoş geldiniz. Maşallah bugün pek kalabalıksınız.
SÜPHAN DAĞI ZİRVE YOLCULUĞUMUZ
Zirve yolculuğumuz bu kez Türkiye’nin üçüncü büyük dağı olan Süphan Dağı’na.
Süphan Dağı; sönmüş bir volkan dağı olup, Doğu Anadolu’da Van Gölünün kuzeyinde Adilcevaz, Erciş ve Patnos arasındadır. Türkiye’nin üçüncü büyük dağı olan Süphan Dağı’nın yüksekliği 4058 metredir.
Ey aşk, nerdesin?
Çık ortaya, oynadığın saklambaç oyunu artık bitsin! ...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!