Ne istersin bilmem ki?
Yediğin ardında, yemediğin göremedim gitti nerene?
Her bir şey sana hizmetkâr,
En büyük payı alan sen,
Memnuniyetin neye?
Olmazsın hâlen minnetkâr.
Çık yarın ucuna, atla
Uçurumdan, bakmadan ardına.
Bulursun belki, mutluluğu orada
Düşerken cehennemin kucağına.
Takmışsın başına tülbent,
On rekât günde yat kalk,
İftariyelik ile sadakası cabası.
Sahi, nereye gider bu kadar hasenat ile hayır?
Olmaz mı vicdanın kapısında şefaat?
Olmayana ne yapsın Yaratan?
Almamışsa ana karnında hamiyyet.
Çek sen de aslına çek!
Yâd edesim geldi şimdi ceddimi;
‘Yedisinde ne ise yetmişinde de o mendebur’
Açtırdın bayram gelmeden ağzımı
Nasıl kapanır? Var sen düşün ardını.
Ne yaparsan yap
Değil hocaları,
İstersen tut kendine peygamberi rehber,
Yoksa insaftan nasibin
Eyvah ki eyvah!
Sükûnetten bihaber.
Yine aldım belâ başıma,
Yazık ki bana,
Fazlasına çöreklendim hem de haddimden fazla,
Toplamışım ne kadar rahmet varsa,
Henüz babamın sulbünde.
Yeniden kurulur mizan,
Yığılır yoksunlar merhametten yana
Dizilirler bir bir kapıma.
Ne diyeyim?
Mevlâ’m doyursun her bir kulunu,
Açlıktan düşen bahtıma.
Bilesin istedim, gelmeden evvel,
Yok ise yüreğinde vefa
Doymazsın, uğraşma boşuna.
İyisi mi yorma şu garibi de
Bul kendine dem yüklü bir bulut,
İşte budur ancak, senin derdine çare.
Boş, nafile kâinat, kâğıttan bir gemi yahut
Uçan kuş bile olamadı olmayan,
İki damla yaş gözünde.
Kayıt Tarihi : 7.9.2013 12:21:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!