Dışarda hayat, gürültüyle akan bir nehir,
içerde surlar, sessizlikten örülmüş.
Kapıda paslı bir kilit, asırlık bir mühür,
her burcuna bir baykuş tünemiş, hüzün görülmüş.
Çağrılar, bu sağır duvarda eriyen birer kar tanesi,
uzatılan her şefkatli el, boşlukta kalır.
Ne bir bahar sızar içeri, ne bir dostun sesi,
bu kale, kendi yankısını bile zor duyar, usanır.
İçerde başka bir gök, bulutları hep kurşuni,
hafıza ormanında uğuldar yitik rüzgârlar.
Kelimeler, mağaralara çekilmiş ürkek ve gizli,
gölgeler, kendi boylarından daha uzun yaşarlar.
Bu zırh korur, evet, ama topraktan da ayırır,
ne bir çiçeğin kokusunu bilir, ne yağmurun tadını.
Hem sığınaktır, hem sürgün bu taş avlu, ağırır,
unutmuştur çoktan yola çıkmanın o eski adını.
Alışmıştır artık kendine yeten bir harabe olmaya,
kendi yakıp ateşini, kendi kendine sönmeye.
Bir sır gibi saklar kendini kendinden bile,
öğrenmiştir kimseye, hiçbir şeye görünmemeye...
Hasan Belek
03 08 2021
Altınkum
Kayıt Tarihi : 3.8.2025 14:11:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bir sır gibi saklar kendini kendinden bile, öğrenmiştir kimseye, hiçbir şeye görünmemeye... Hasan Belek 03 08 2021 Altınkum
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!