Alışamadım, yıldızlara sensiz bakmaya
Kıyamıyorum, bu canı sensiz bırakmaya
Bir ışıkları sevemedim, bir de güneşi
Sen olmayınca, gözlerim mahkumdur susmaya
Şiirlerimde başladım seni aramaya
Daldım yine gözlerinin sonsuz derinliklerine
Seni senden koparıp, dokunmak istedim tenine
Öyle güzel yaratmış ki yaradan; özene, bezene
Seni sevmemek ne mümkün, bakarken gözlerine...
Yılların bıraktığı izlere takılma sakın
bize göre değilmiş meğer
alabildiğince yaşamak
olabildiğince sevmek
de ki, nasıl sevesin
gökyüzüne çalınmış örtü gibi karayı
Zamansız baharın ayazındayız
Nedense bir türlü kavuşamadık
Yılları savuran rüzgarlardayız
Seninle bir türlü buluşamadık
İnsansız sokaklar mekanım oldu
Sırtımda eski bir ceket, elimde beni neredeyse hayatım boyunca yalnız bırakmayan eski bir bavulumla şehirler arası otobüsten inip, köy dolmuşuna doğru yönelmiştim.
Aylardan aralık, günlerden pazardı ve sessiz bir yorgunluk vardı sanki havada. Soğuktu, hem de çok soğuktu...Çünkü bizim buralarda kar hiç eksik olmazdı; hele aralık ayında.
Bavulumu şoföre teslim ettikten sonra dolmuşa binmiştim. Hareket ettiğimizde, saat akşamüstü beş sularıydı. Onlarca yıldan sonra ilk kez gidecektim doğduğum topraklara. Bu yüzden yaklaşık üç saat sürecek yolculuğu ön kapının arkasındaki koltukta oturarak, manzarayı seyrederek geçirmeyi yeğlemiştim. Gerçi her yerin bembeyaz olacağını biliyordum fakat, belki bir yerleri hatırlayabilirim diye düşünmüştüm.
Benim dışımda sadece bir yolcu vardı dolmuşta. Yetmiş yaşlarında, zayıfça bir kadın en arka sıraya oturmuş, sürekli bir şey okuyormuş gibi, gözlerini avuçlarının içinden ayırmıyordu. Ya bir dua okuyordu, yada bir fotoğrafa bakıyordu. Simasını seçmeye çalışmıştım; belki bizim köydendir diye. Fakat yüzündeki kırışıklar öylesine gizlemişti ki kendisini, tanıdık olsaydı bile, eminim tanıyamazdım.
soğuktur aynadaki resim
sırrı kadar derin; öyle de karanlık
hasret işte böyle bir şey sevdiğim
ne zaman aynadan düş/sen aklıma
çekerim geçmişten ılık bir nefes
fincandan bir yudum köpüksüz kahve
Ey dostum, şöyle düşünüyorum da
'Hayat işte' dediğimiz bunlardan ibaret değil mi
Gelmek, yenilmek ve gitmek
Geldim, ağladım
Sevdim, yüreğime yenik düştüm
Bir resitaldir yüreğimde
Dinmek bilmeyen sesler
Seni çalar, seni söylerler
Asla susmaz, beni üzmezler
Öyle güzel ki seçmeler
Sus desem de dinmezler
'Kapatalım' diyorsun eski defterleri.
Ne varsa eskiye dair, hepsini unutalım.
Unutalım tüm anıları; senden, benden, eskiden kalan.
Eskimiş ne varsa bizden yana.... Unutalım.
...Hiç bir şey olmamış gibi
Bu ne görkem, bu ne heybet böyle
Kimlerin gözü olmaz ki bu şehirde
Bilmezler ki, iki yakasıyla, yedi tepesiyle
İstanbul başka bir güzel yârimin gözlerinde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!