Şekerleme çıktı,pekmez kalmadı
Güle, güle ey mahsere taşları
Bir zamanlar baş tacıydın avluda
Tertemizdin, sen mahsere taşları
Oluğundan şire akar dururdu
Mazlumun gözünden dökülen yaşlar
Zalimi, zulmünü, boğacak bir gün
Umutla beklenen zafer güneşi
Ümmetin üstüne doğacak bir gün
Bu nasıl zulüm, bu nasıl cephe
Ne astarı, ne boyası kıymetli
Mühim olan ben kumaşa bakarım.
İki kuzu bir anası eder mi?
Tecrübeye bir de, yaşa bakarım.
Toy yapıyor ama var mı? Savanı
Sanki kayısı çiçeğisin tüller içinde
Ne rüzgâr, ne ayaz sana değmesin
Çok güzelsin renkler sana erişmez
Ne pembe, ne beyaz sana değmesin
Muhtar davet etti, gelip gördük ki;
İki ırmak bir olmuş, bak Irmaklıda
Bütün işler bitmiş, herkes burada
Halin beğenmeyen, yok Irmaklı’da
Kavun karpuz bol olur da satılır,
Kadındır doğurur, soyu sürdürür
Anlamazsan eğer, yazıklar olsun.
Doğan her çocuğun anası vardır
Irak olur isen, yazıklar olsun.
Nasıl ki bülbüller güllere muhtaç
Otuz ağustosta bizim beldemiz
Çifte bayram yaşar böyle bir günde
Sıcak olsa bile güneş altında
Meydanlara taşar, böyle bir günde
Geleneksel karakucak güreşi
Malatya il’inin şirin ilçesi
Çok derdin fakat kimse bilmiyor
Daha önce Darende’yi terk eden
Aç kalırız diye geri dönmüyor
Köyleri var fakat arazi susuz
Kısmet oldu bir ara geldik ya İstanbul’a,
Her yeri bir hazine, o güzel yarım ada.
İbretle izledik uçuşan martıları,
Sarmış Eminönü’nü kestane kokuları.
Halkı eğitmektir asli görevin
Gerçek budur Halk Eğitim Merkezi
Kurs açarsın cahil kalmaz bir yerde
Öğretensin Halk Eğitim Merkezi
En ücra köylere açarsın kurslar



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!