Zâhid, sen Tanrı'yı inkâr edersin,
Secde etmeyeni şeytan sanırsın.
Secde ettirmeyen Tanrı değil mi?
Hakk'a şirk koşandan farkın yok senin.
Gelen dört kitabı hak görmez misin?
İnsanı insandan ayırt edersin.
Yeri gelir Âdem oğluyum dersin,
Kardeşi kardeşe düşman edersin.
Bâzı bâzı muzip işler yaparsın,
Nefsime yenildim, şeytan yaptı dersin.
Neden irâdeyi inkâr edersin?
Her şey Hakk'tan gelir, sen bilmez misin?
Sen her şeyi böyle oyun sanırsın,
Yezid lokmasına ekmek banarsın.
Münâfık sürüsü kılavuzusun,
Bu dünyada işin, iştir ha senin.
Fakire ötede cennet var dersin,
Hûri, nûri, gılman bekliyor dersin.
Zengine dört kadın vaaz edersin,
Kitâbı uçkura perde edersin.
Bu dünya ticâret hânendir senin,
Cennet ise kerhânendir ha senin.
Muska yazar, yanmaz kefen satarsın,
Akçeli işlerin çoktur ha senin.
Kayıt Tarihi : 22.4.2025 13:12:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiir, riyakâr ve tutarsız davranışlar sergileyen bir zâhid (dindar görünen kişi) eleştirisidir. Şair, zâhidin inançlarındaki çelişkileri, insanlara karşı ayrımcı tutumunu ve dini kendi çıkarları için kullanmasını sert bir dille yüzüne vuruyor. İlk dörtlükte, zâhidin Tanrı'yı inkâr eder gibi davrandığı, sadece kendi gibi secde edenleri doğru kabul edip etmeyenleri şeytanlaştırdığı söyleniyor. Şair, asıl sorunun secde ettirmeyen Tanrı'da olup olmadığını sorgulayarak, zâhidin Hakk'a şirk koşanlardan bir farkı olmadığını iddia ediyor. Zira zâhid, Tanrı'nın yaratma ve yönlendirme gücünü sınırlıyor gibi bir tutum sergilemektedir. İkinci dörtlükte, zâhidin kutsal kitaplar arasında ayrım yaptığı ve insanları kökenlerine göre ayırdığı eleştiriliyor. Bir yandan Âdem'in oğlu olduğunu iddia ederken, diğer yandan insanları düşmanlaştırması büyük bir çelişki olarak sunuluyor. Üçüncü dörtlükte, zâhidin kendi hatalarını nefse ve şeytana yükleyerek sorumluluktan kaçtığı belirtiliyor. Şair, bu durumda zâhidin iradeyi inkâr ettiğini ve her şeyin Hakk'tan geldiği inancıyla çeliştiğini vurguluyor. Dördüncü dörtlükte, zâhidin dini bir oyun gibi gördüğü ve zalimlerle işbirliği yaptığı iması var. "Yezid lokmasına ekmek banmak" ifadesi, zâhidin haksız kazanç elde edenlerle ortaklık kurduğunu veya onların zulmüne sessiz kaldığını gösteriyor. Münâfık sürüsüne kılavuzluk ettiği ve dünyevi çıkar peşinde olduğu söyleniyor. Beşinci dörtlükte, zâhidin fakirlere öteki dünyada vaatlerde bulunurken, zenginlere dünyevi zevkler üzerinden dini yorumladığı eleştiriliyor. Kutsal kitabı kendi çıkarları doğrultusunda kullandığı ("uçkura perde etmek" ifadesi ahlaksızca kullanmak anlamına gelebilir) ima ediliyor. Son dörtlükte ise, zâhidin dini bir ticaret aracı olarak gördüğü, cenneti bile bir çıkar kapısı haline getirdiği söyleniyor. Muska yazmak, yanmaz kefen satmak gibi dini istismar eden ticari faaliyetleri olduğu ve bu yolla maddi çıkar sağladığı vurgulanıyor. Özetle şiir, dindarlığı maske olarak kullanan, ikiyüzlü ve çıkarcı bir zâhidin tutarsızlıklarını ve ahlaki çöküşünü sert bir dille eleştiren didaktik bir yapıya sahiptir. Şair, dini samimiyetten uzak, kendi menfaatleri doğrultusunda yorumlayan ve kullanan bu tür insanlara karşı bir uyarı niteliği taşımaktadır.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!