Sen acıyı yaratan,
çocukları,
bebekleri,
kısacası nesilleri,
ırkları yok eden
Sen umutları, ocakları söndüren
Kalbinde sakladığın çapkın bakışlarını,
mızrabınla vuruyorsun teline gitarının
Solistin söylediği şarkıların namelerindeki
Notalarda sevişiyorsun,
her ritim vuruşunda…
Karanlıktayım, yalnızım
belki karanlığa mahkumun,
kim bilir?
Bir sen varsın sanırdım
ama yoksun,
yoksun işte,
Bir arkadaşım anlattı
“Aradığımı bulamadım” dedi…
Anlattı, anlattı, anlattı…
Anlatırken gözyaşları da
sel gibi aktı…
İçindeki isyan, içindeki öfke zehir gibi
Bilmem ki, hangi kanı bozuklar
aldattı, kandırdı seni?
Bilmem ki, kimler
tertemiz yüreğini,
sahte sözlerle kirletti?
Nasıl yaptılar bunu?
Hüzün çöktü yine güne!
Umutla başlayan sabah,
günü umutsuzluğa devretti...
Devreden aslında umutsuzluk muydu,
yoksa dünyayı umutsuz kılanlar mı?
Zaman zaman film şeridi gibi
Renkli neon ışıkları
Göz kırpar körpe beyinlere
Cezp eder orkestranın notalarla raksı
Buğulu, güçlü sesler
Kaybolur ritimlerde
Salonu dolduran
Amansız bir fırtınaya kapılmışım
Uçsuz bucaksız ovaların ortasında
Çakal ve kurt sürülerinin içersinde
Yaşamak için direniyorum
Sonu meçhul yola koyulmuşum
Arkama bakmadan gidiyorum
İlk karşılaşmamızda
sığdırdım seni içime
Sana dokunmayı,
sana sarılmayı,
senle sevişmeyi,
seni öpmeyi,
Neydi yaşadığım?
Neydi ayaklarımı yerden kesen?
Yazdığı dörtlüğün anlamı neydi?
Yoksa anlamsız,
boş sözlerden mi ibaretti?
Neydi, neydi Allah’ım bu?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!