Sene 2004. aylardan eylül, günlerden cumaydı ve ayın tam 17siydi...
kahrolası eylül geçmiş karşıma pis pis sırıtıyordu... aklı sıra hüznünü bana da bulaştıracak. ne melanet bir gündü o öyle... akşamın alacakaranlığında başıma musallat olmuştu.
Ne yaparsam yapayım o kahrolası günü hafızamdan silemiyorum. yaşadığım o uğursuz günü düşündükçe gözlerim kararıyor, omuzlarım düşüyor, dizlerimin bağı çözülüyor, yalpalıyorum, düşecek gibi oluyorum. bağırmak istiyorum, bağıramıyorum. donmuş gözpınarlarımdan bir damla yaş akmazken, vurgun yemiş yüreğime lavlar düşüyor.
Eylül yakışıyor mu sana?
Bir deniz bekliyorduk. Duvara çarpıp ölmesi gibi
özgürlüğüne uçan bir kuşun. Anlamın
düğüm olduğu zamanlar. Bütün yaraları
denedim. Ağzımda kan tadı. Saklanacak
o su kıyısı uzakta. Dağıldım
yaşlandığım yol için. Hangi çağa gittiysem
Devamını Oku
özgürlüğüne uçan bir kuşun. Anlamın
düğüm olduğu zamanlar. Bütün yaraları
denedim. Ağzımda kan tadı. Saklanacak
o su kıyısı uzakta. Dağıldım
yaşlandığım yol için. Hangi çağa gittiysem
sesi kendisi olan doğal ve orijinal harflerin eylülü. tatlı hüzünler dileyerek...
Yaaaa...
Tebrikler......
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta