Yazılmış olan o kadar çok şey var ki
Yaşanmış olan o kadar hayat var ki
Ben ve biz düşündükçe kayboluyoruz
Yetmezmiş gibi yerimizde sayıyoruz
Sanki bir perinin sihirli değneği olsa
Hemen olacak biz olacağız diyoruz
Bak hele gardaş
Senin yolun sonu oynaş
Daha gelme yamacıma olmaz olsun senin gibi soydaş
Sen alırsın tıkır tıkır mangır maaş
Ben aç gezer işsiz kalır seni doğrultmaya çalışdım,ama yavaş
Orda kal oynaş soysuz sopsuz devam et para için savaş
Bir yaşanmış hayat bir yazılmış edebiyat
Yine bir Mecnun yine bir Ferhat
İki gönülden yine biri mat
Nasip rüyada mı?
Hissizandayım mertebeler arası kilit
önce anlamış gibi herkes olunacak
bir yaprak düşerken dallarına bakacak
sesler susacak
sokak ortasında ben ayak uçlarıma bakacağım
ayaktayım bu ayaklar yatmayacak
ağlamaktan bitkin bedende ıslak duracağım
boyun bükmüş kılıncın turdağı turnaların
kim geçse çile bela eza sanki som altından gökkuşağının
hepinizin atı kızıl dolu dizgin koşar dağlara su atar deryaların
sanki hep gece özlemimiz sabahının
bağın tepesinde bir bulut bekler
çağırırsan umutlarıda yüreğinde çörekler
Ağaran sessiz taşlı yol
Zülf-íkârlı ekskalibur
Kokusu kulağımda çınlayan sesiyle
Hamurlu çamurlu bulgur
Hiçler sol, sevinçler bol, dönüşsüz yol
Lotus turnalarım bodur
Biri duygusal diğeri asabi
Saçları taranmış gözleride sürmeli
Güneşle gözler açık geceleri kapalı
Zaman acılala uzun gülümsedikçe uzamalı
herşeyi ümit etmeli
ne kadar beynel kalben olsada sevmeli
dokunan yaşıyordur
hisseden ruhmudur?
ölmeden önce çözmeli
çünkü sonrası zordur...