Konuşuyorlar... Ne dediklerini duymam mümkün değil ama bu bir tartışma değil. Anlayabiliyorum. Dost bir karartı bu... İnce silulet çöktüğü yerden kalkıyor. Dost karartı onu sarmalıyor. Arkamda bir yerlerden acı bir çığlık duyuyorum. Bir nefes okşuyor kulağımı, yanaklarım ıslanıyor başkasının gözyaşlarıyla. Bir damla kan damlıyor gökyüzünden. Sırada bir düzensizlik var. Yerimi sayamıyorum. Eminim ki on üç değil. O nereye kayıyor acaba? Arkama dönüyorum, devamlı değişen yerime aldırmadan saymaya başlıyorum. Yedi sıra geriye... Olamaz! Boş... Bu işte kesinlikle bir yanlışlık olmalı. Yedi sıra gerimdeydi biliyorum. Tekrar saymalıyım ama sıram hala değişiyor ve bu durum saymayı çok güçleştiriyor... Üstelik değişimler sadece yatay düzlemde değil... Zaman zaman dikey yönde de hareketlenmeler yaşanıyor. Yükselirken, bloklar halinde bir sürü topluluk görüyorum. Hepsinin bir perdesi var ve izliyorlar. Diz çökmüşler, ellerini dizlerinin üzerinde birleştirmişler, başları dik, bakışları sabit. Binlerce olmalı bu gruplar. Sonunu göremiyorum. Ortam sakinleşiyor sanki. Bir kez daha denemeliyim. İki.. Üç.. Dört.. Tamam.. Onu buldum ama geride değil; Sağımda, bana yaklaşmış. Hatta en önde galiba. Yanına gitmek için yerimden kalkıyorum, sıra değişimlerinde o kadar karıştı ki her şey... –Bunu bir iki kez daha yaşandığını hatırlıyorum ama bu kadar etkilenmemiştim. Hatta benim sıram hep aynı kalmıştı.- Hızlı adımlarla sıranın en başına doğru yürüyorum. Yaklaştıkça durumunu daha iyi görüyorum. Birinci sırada. Gözleri buğulu, diz çökmüş, başı dik ve perdeye bakıyor. Yanına oturuyorum onun, yerim en baştan ikinci. Aslında hiç yürümedim. Sıraları saymış olmalıydım ama hiç saymadım. O da hareket etmedi. Diz çökmüş durumdayız, perdeye bakıyoruz. O birinci sırada ben ikinci sıradayım. Nefes almıyor! , köleler isyan ediyor...
Sıra kayıyor... İnce silulet, tek başına. Oturduğu yerden kalkıyor. Çevreyi inceliyor sanki bir şeyler arıyor gibi. Sise yaklaştığımı görüyorum. Artık karartımı daha net seçebiliyorum. Sonunda hedefime ulaşacağım işte! Onu o kadar iyi izledim ki, her hattın seçebilecek hale geldim. Artık diğer karartıları da daha dikkatli incelemem mümkün olabilecek ve böylece çözüme bir adım daha yaklaşacağım. Sis perdesi kalkacak ve dönen dolaplar ortaya çıkacak. İnce karartı eline bir şey alıyor ve onu kafasına götürüyor... Uzun bir sessizlik, gözlerimi ayırmadan izliyorum Ve bir patlama. Silulet sarsılıyor.
Elimi kaldırıyorum elini yakalamak için. Bulunduğum durumdan dolayı kireçlenmiş olan dizlerim hareketi istediğim çabuklukta yapmama izin vermiyor. Kalbim sıkışıyor. Yapma diye bağırmak isterken, ciğerlerime yayılan bir yanma engel oluyor bana.
Karartı diz çöküyor... Elleri dizlerinin üzerinde. Boşluğa bakıyor. Gözleri buğulu.
Sıranın en başındayım. Diz çökmüş durumdayım. Ellerim dizlerimin üzerine kavuşmuş. Perdeye bakıyorum. İfadesiz suratım ve buğulu gözlerim var. Beynim sancıyor. Nefes alamıyorum,
İşte, anladım! ! !
Sıra kayıyor...
Dünyaya meylin var, 'beşer'sin bebek
Bir bilsen dünyamız neyin nesidir
Ayırır ağzını işersin bebek.
Kimisi su katar içtiğin süte