gün, geceyle başlıyor bana;
ışığın ardında unutulmuş bir saat gibiyim.
bir otelin arka barında açıyorum gözlerimi—
kahve kokusu değil artık bu:
bu, kendini unutturmak isteyenlerin
teriyle, suskunluğuyla yoğrulmuş zamanın kokusu.
akşam beş, gece üç.
adım yok burada.
bir kartın üstündeki yazıdan ibaretim sadece.
misafirler gülüyor,
ben süt köpürtüyorum,
bir düşüncenin çökmesine izin vermemek için—
çünkü düşünmek, bir his çağırıyor içime,
ve ben...
hiçbir şeyi hissetmeye vaktim kalmasın diye
meşgul oluyorum kendimle,
başkalarının talepleriyle,
başımı öne eğerek yaşamakla.
bu meşguliyet,
yavaş çekimde bir intihardan dönmek gibi aslında.
hayatta kalmanın diğer adı:
oyalanmak.
ev yolunda
uykuyla tokalaşıyoruz sessizce.
düşünmeden, konuşmadan,
başımı cama yaslamışken göz göze geliyoruz.
bir hap yutuyorum sonra,
çünkü kendi başıma
susamıyorum içimdeki gürültüye.
zihnim, geceyi cam kırıkları gibi bağırıyor,
ve ben,
başımı çevirecek bir sessizlik bulamıyorum.
ne zaman içimle baş başa kalsam
anlıyorum aslında:
hissetmek,
çalışmaktan daha yorucu.
bu yüzden
kendimi gün boyunca harcıyorum,
dilim dilim sunuyorum zamana.
tek dileğim var tanrıdan—
bazen sessizce,
bir yabancıya servis ettiğim kahve kadar
sade, sıcak
ve çabuk unutulabilir olmak.
Kayıt Tarihi : 22.5.2025 00:45:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!