Küçüktük…
Gölbaşı’nda bir adın vardı senin,
“Hazret” derlerdi de,
demezlerse kimse tanımazdı seni.
Ben 15’tim,
sen daha çocuktun,
on yaşında belki,
el sallarken ben Almanya’ya…
Otobüsün ardından koşmanı
unutmadım be kardeşim,
hala gözümde,
hala geceleri rüyama dolanır,
çığlık gibi.
Anamız hastaydı ya hani,
başında sabaha kadar beklediğimiz günleri hatırlıyor musun?
Uyumadan…
Kimi zaman konuşmadan…
ama hep beraber.
Ben bilirim saçlarının nasıl döküldüğünü,
özlemden,
diken gibi yürek yakan özlemden.
Dicle’de okurken çektiğin acıları,
o yalnızlığı da bilirim.
Adana’ya taşınırken belki hata ettim,
belki erken koptuk birbirimizden.
Ama…
Vicdanımın sessizliğinde bir hesap var,
geceler boyu kendi kendime sorup durduğum.
Belki eksik, belki eğri büğrüydü yolum,
ama elimden gelen ne varsa
yüreğimin razı olduğu kadarıyla
koydum önlerine.
Sen benim gardaşımsın,
can yoldaşım,
sırdaşımsın çocukluktan bu yana.
Bu dünya çok yordu seni,
biliyorum.
Ama dilerim evlatların güler yüzüne,
senin gibi tertemiz bir insanın
yolu açık olur,
başı dik,
gönlü ferah.
Eğer elimde olsaydı,
bu yorgun ömrünün yükünü alır,
yerine bir ömürlük huzur sererdim önüne.
Dünyanın tüm iyiliklerini,
sen hiç istemeden getirmek isterdim
ayaklarının ucuna.
Ekrem Parlak
Ekrem ParlakKayıt Tarihi : 16.5.2025 18:59:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!