Ben yıllardır,sevgi ve dostluğa yüreğini hizmetkar etmiş,bu uğurda tüm maddi ve manevi değerleri elinin tersi ile bir kenara itmiş bir insanım.
Kadere elbetteki bir çoğunuz gibi ben de inanırım.ama bazı olaylar maalesef kaderimizin değil de,dost bildiklerimizin oyunu olunca,insanın yüreği bir başka acıyor...
İlk eşimi 14 günlük evli olduğumuz sırada,elim bir trafik kazasında kaybettim.Bu benim kaderimdi.kimseyi suçlamadım kendimden başka.yıllarca onun yası ile yaşadım.
Derken bir gün rahmetli babamın da zoru ile yeniden evlendim.içimdeki  sevgi perisi ilk eşimle beraber ölmüştü.ama sadece mantık evliliği de olsa böyle bir beraberliğe evet dedim.Bu kader değildi elbette,benim tercihimdi.gene de uyumlu bir beraberlik sonucu bu evlilikten dört çocuğum oldu.
İki tane kız evladımı kaybettim.biri kız biri oğlan ikisi de hayatta hala.bu da kederimdi.buna da boyun eğdim.isyan etmedim...
Çocuklarımın sevgisi üstüne mutluluk  kurma isteğim hiç olmadı.bu yüzden de yıllarca çocuklarıma hem annelik hem babalık yapmaya çalıştım elimden geldiğince.Sonunda kızımı evlendirdim.oğlumu da askere yolladım.En nihayet yalnız kalıp Bodrum'a yerleştim.
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...



