Kolu kanadı kırık düşmanca savrulan
Umutsuzluğu umuda çiçek diye açtıran
Damarlarında deli dolu kanlar çağlayan
Asırlarca çağlar Anadolu toprağından ...
*
Gençliğe güvenen çok büyük insanlar
şafak sökerken
tan yerinde güne,
yıldızlar
uykuya yatar gökyüzünde,
umut sabırla
tırmanır dağ tepe ve zirveye
Biz biliriz bizi,
Biliriz arı ve edebi,
Biz Anadolu kadınlarıyız ,
Cahilden terbiyeyi öğrenmeyiz
Atadan alırız gücü,
Biliriz geçmiş tarihimizi
Anadolu'nun içme suyu olmayan
bir dağ köyünden Senem,
kekik kokulu dağların kızı
kız çocuk demek ;
ormanda taze fidan,
açan mor menekşe,
1.Bölüm
Gözümdeki çapağı silip ayağa kalktığımda,sızlanıyordum.Annem çökelikle dürüm yaptığı yufkayı elime tutuşturup ahıra gitti,hayvanlara yem verecekti.
Ben ile annem ayrılmaz ikili,kırmızı entarisinin eteğine yapışınca hiç kimse beni koparamazdı annemden...Ahıra gitmeden bir bakır maşraba ayranı da yanıma yere koydu.O zamanlar masa sandalye,tabak kaşık,çatal olmazdı.Kullanılan bütün kaplar herşey bakırdandı.Sitil,tencere,derin kaseler,sini, bakır taslar (Erzincan işi) ... Kuru şeyler elle yenilirdi.Sadece sulu yemekler için ağaç kaşıklar kullanılırdı.Daha evvel çatal hiç görmemiştim.
Evimiz tek gözlü büyük bir damdı.Penceresi yoktu,yukarıda annemin soğuk olmasın diye geceleri çaputlarla tıkadığı iki uzun delik vardı.Sordum,neden penceremiz yok?
''Eskide eşkiya devriydi,kimse büyük pencere yapmazdı,buna karşılık tek kapılı damın girişi geçilmez kale gibiydi,dedi'' Bu dam 1920'ler de yapılmış,büyük bir oda gibiydi.Bir tarafı mutfak niyetine tezgah yapılmıştı.Tezgah üzerinde haşı denilen içi buğday dolu büyük çuvallar ile keçi kılından dokunan içi un dolu daha küçük çuvallar dizilmişti.Tezgahların altına da kapalı kaplarda eşya saklanıyordu.Tavanda krişler vardı,önemli şeyleri sepetlere koyar krişlere asarlardı.Tezgahtan ötesini, ahır soğuk olunca dam ortasından ikiye ayrılır,hayvanlar oraya alınırdı.Böylece hepimiz için ocakta yanan kütük ortalığı ısıtırdı. Hayvan dediğim; iki inek,birkaç koyun,bir keçi gibi... Tabii ki,ben annem ve babam kış aylarında yalnız olduğumuz zamanlarda yani 1952-53 gibi hayvanları damın içine alırlardı.Hatta kurt sürülerinden kurtulmak adına köpeğimizi bile annem içeri alırdı.Bazen kurt sürüsü köye inince silah sesleri duyardık.Bu model çiftlikleri eski Alman evlerinde görünce,şaşırmamıştım.Demek ki Doğu Roma dönemi kültürü olmalıydı,diye düşündüm.
Hatırladığım kadarıyla 1950'li yıllarda daha fazla sığır,keçi ve koyunlar vardı.Bizim köylerde çoban olmazdı,her ev hayvan sayısına göre davara sırasıyla giderdi.Ayrıca eşek ve katır taşımacılıkta kullanılırdı.At zengin işiydi,belli evlerde beslenirdi.Ben annemle davara gidişimi hiç unutmam,biraz az duyduğu için her tarafa ben dikkat ederdim,o bana nereye gideceğimi söyler,beni yönlendirirdi.
Benim büyük ağabeyim 1949 yılında Akçadağ Köy Enstitüsü mezunudur.Önce Manisa,sonra Tunceli Hozat,sonra Tunceli Milli Köyü,1953' te Nazımiye (o zamanki adı) Sayrik Köyü'ne öğretmen olarak geldi.Köyümüz üç mezreydi,fakir bir köydü.Arazi az,meyve ve sebze bahçesi yok denecek kadar azdı.Sadece tarla sınırlarında elma ve armut ağaçları vardı.Onuda sadece sahibi koparabilirdi.Beyaz dut halamın bahçesinde vardı,tanıyordum,fakat karadut yoktu.Köy okulumuz 1949'da imece usulü yapılmıştı.Öğretmen lojmanı vardı.
Ağabeyim gelişinin yazında babam ,amcam ve akrabalarımıza planlarını anlatırken, köylüler destek vermediler.
Ağabeyim babam ,amcam ve uzak bir akrabamız yardım ederek,köyün alt tarafında yazın kuruyarak suyu kumda kaybolan derenin en dar yerinde duvardan set yaptılar.Sonra kanallar açılmaya başlandı.Dinamitle kayalıkları patlatarak su arkı kazdılar.Bizim tarlamız ve bahçe yerimiz köyün en alt kısmında dere kenarıydı.Tarlanın alt kısmı selin getirdiği kocaman kaya parçalarıyla doluydu. Bir ayda iki dönümlük bir alan manila denilen kalın demirle kayalar temizlendi.O taşlarla dereboyu duvar ördüler.Böylece sel yolu değişti. Ağabeyim Elazığ ziraat Müdürlüğü'nden kavak,söğüt,daha nice tanımadığım meyve ağacı fideleri ve tüm bildiğimiz sebze tohumları getiirmişti,köylülere dağıtmak için.Önü kapatılan derede su birikmeye başladı.Evin en küçüğü olduğum için çok meraklı ve atiktim,her gidene takılırdım.Bu gün hala o ilk suyu akıtmaları gözümün önünden gitmiyor.Ağabeğimin omzunda kürek biz kardeşler arkasında arkta suyu takip ediyoruz,kaçak varsa kapatıyorlar.
Bakar mısın
Bir manzaraya dilin tutuldu mu
Mehtapta gökyüzünü izledin mi
Kızıl ufuk rengine ağladın mı
hey millet,
prize dokunma,
musluğu açma,
sifonu basma,
elektrikli süpürge kullanma,
bayat ekmeği çöpe atma,
Bahar geldi hava su toprak cıvıl cıvıl
Göçmen kuşlar döndüler yağmurlar başladı
Ağaçlar tomurcuk çiçekler renk renk açtı
Gözün gönlün aydın bak ben sana döndüm




-
Mustafa Bay
-
Mustafa Bay
-
Mustafa Bay
Tüm YorumlarAğzımızın tadı, huzurumuz, ruh sağlığımız bozulmadan, iyi bir bayram geçirmemiz dileği ile, sevgiler, selamlar...
Sağlık, esenlik ve 2024'ü aratmayan bir yıl dilerim,
Sevgi, saygı, muhabbetle...
Öğretmenler Gününüzü içtenlikle kutlarım,
Saygı, sevgi ile daima...