Nevmit rüzgarlar indi dağların eteklerine,
İntikamcılar yollara düştü.
Lacivert'inde gecenin, telefonlara ispiyonlar.
Üniformaların kuşatmışlığında Cudi'nin, Hozat'ın,
Filintamıza, mavzerimize korkusuz telaşlar düştü.
Ellerinde Kızıl Bayraklar 'keçik'in, 'merik'in,
Rotatiflere, grapho'lara 'aranıyor' ilanları düştü.
Bir türkü yak...
Yanık bir türkü yak
Hüznünden kainat ağlasın
Beni anlatsın
Sen ol nağmelerde
Yankılansın dağ doruklarında
Devamını Oku
Yanık bir türkü yak
Hüznünden kainat ağlasın
Beni anlatsın
Sen ol nağmelerde
Yankılansın dağ doruklarında




Bizler dalgalarında uçurumlar büyüten bir halkın coğrafyasından geliyoruz. Terli insan ellerinden, suya doymayan gözbebeklerinden, tarihten kıyımdan geliyoruz. Ninnilerinde secereler taşıyan yıkık bir kentin bozkırında; tatlı belalı aşklarından geliyoruz. Dumanlı bir söylemdir bu coğrafyada yiğitlik. Doludizgin öykülerle çatılmış, iki çatal yürek bir destandır söylene gelen. Munzur, sukunet tanrıçasının emzirdiği dersim diyarında bir tan yeridir. Şafak öyle zorlanarak yansımaktadır ki, bir at başı doğacaktır sanki ufuktaki kızıllığın arasından.
Havaarrr deyip ağlarım burda... demem..!
Munzurun ışıklı suları yürümüş yüzüne; yüzündedir aydınlık ışıldayan şiir.
Bilsem ki biri bana dur diyecek, sabaha kadar yazarım bu şiirin altına acılarımı(zı) Bilsem acılarımız tanımını bulur harflerin onurlu tutuşmasında, usumu da tututuştururum munzura düşerken kızıl-kan ıslanan bir kibrit çöpüyle..
Bilsem...
Ben hep kahroldum Haliç çukurunda başka kavgalardaydım ,can çok telaşta sayılmazdı kavgamız da, bu yönden açtır sol mememin arkası.
Kutlarım kaleminden çok bilincini.
Şeref Öztürk usta
Bu şiir ile ilgili 4 tane yorum bulunmakta