Bir akıl hastanesinin bilmediğim katlarından birinde,
Tek bir odada, yapayalnız bir köşede pencereden dışarı bakıyorum.
Camın hemen önünde kocaman bir ağaç var;
Sokak lambasının ağaca vurmasıyla üzerime değen bir gölge oluşuyor.
Sessizce oturuyorum, insan sesi duyamıyorum.
Belki de kendi kendime konuşuyorum.
Ne tuhaf ki, beni duyan da yok.
Sonra düşüncelere dalıyorum:
Nerede olduğumu bulmaya çalışıyorum,
Neredeyim? Mahallemin ismi ne? Caddenin, sokağımın adı ne?
Tanıdıklarım bana yakın mı, yoksa benden çok mu uzaklar?
Sahi, benim tanıdıklarım var mıydı?
Ya beni tanıyanlar?
Şimdi kapım açıldı. İçeriye beyaz gömlekli bir doktor girdi.
Doktor bana birkaç soru sordu:
“Adını biliyor musun?”
“Ben… mmm… ben… mmm…”
Adımı bilmiyorum, siz biliyor musunuz, doktor bey?
“Senin adın Ali,” dedi bana.
“Ali mi?” dedim doktora.
“Evet, evet, sen Ali’sin,” dedi.
Sonra başka bir soru sordu:
“En son hatırladığın şey nedir?”
“Hmm… hatırlamıyorum,” dedim.
“Bana kaç yaşındasın?” diye sordu.
“Bilmem… kaç yaşındayım?”
“Sen 72 yaşındasın,” dedi.
“O kadar yaşlı mıyım?” dedim.
“Evet, yaşlandın,” dedi.
“Benim kimsem yok mu?” dedim.
“Seni görmek için kimse gelmiyor. Galiba kimsesizsin,” dedi.
Üzüldüm, ama belli etmedim;
Sadece kocaman bir kahkaha patlattım odanın içinde.
“Kaç yıldır burada olduğunu biliyor musun?” dedi.
“Bilmediğim şeyleri sorma, doktor,” dedim.
O da, “Ama ben her gün bunları sana hatırlatıyorum,” dedi.
Ben ise hiçbirini hatırlamıyordum.
“Peki, kaç yıldır buradayım?” dedim.
“Tam 15 yıldır buradasın,” dedi.
“Neden buradayım?” dedim.
“Bazı şeyleri hatırlamadığın için,” dedi.
“Ne gibi şeyler?” dedim.
“Az önce anlattığım şeyler,” dedi.
“Az önce ne anlattın?” dedim.
Doktor sustu, ben sustum.
“Neyse,” dedi doktor ve gitti.
Ben, “Neyse,” dedim, dışarıyı izlemeye devam ettim.
Artık günlük tutuyorum, hatırlamak için.
Doktorun bana anlattıklarını not alıyorum.
Daha doktor gelmeden dersime çalışıyorum,
Buradan çıkabilmek için.
Çünkü burayı sevmiyorum; burada çok sıkılıyorum.
Ama doktor geliyor, bana sorular soruyor.
Ben tekrar yapmama rağmen hiçbirine cevap veremiyorum,
Çünkü unutuyorum:
Kendimi, insanları, yaşımı, adresimi…
Kısacası her şeyi unutuyorum.
Dünü, bugünü, yarını, geleceği, geçmişi, yaşamı, yaşanacakları, yaşanmışları…
Her şeyi ama her şeyi unutuyorum.
“Ali, hasta mısın?” diyorum doktora.
“Hayır,” diyor, “seninki hastalık değil, seninki unutkanlık.”
“Ne zaman iyileşirim?” diyorum.
“Hatırladığın zaman,” diyor.
Ama ben hatırlayamıyorum.
“Elbet bir gün hatırlayacaksın,” diyor.
Çok şeyler yaşamışım zamanında,
Doktor öyle söylüyor.
Ne yaşadım, diyorum, doktor söylemiyor.
Ama doktor çok üzgün.
“Niye üzülüyorsun?” diyorum, susuyor.
Sonra, “Neyse,” diyor, odamdan çıkıyor.
Ben yine içeriden dışarıyı izliyorum.
Ve gün içinde yaşadıklarımı not alıyorum.
Ama bir şey fark ettim:
Biz sürekli aynı şeyleri tekrarlıyoruz.
Tekrarlamama rağmen yine hatırlayamıyorum.
Not: Ali, 75 yaşında iyileştikten sonra her şeyi hatırlayıp, bu yazıyı doktorundan yardım alarak yazıyor.
Ali AdmışKayıt Tarihi : 31.1.2025 22:51:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ali, bilmediği bir akıl hastanesinin sessiz bir katında, uzun yıllar boyunca yalnız başına kalmıştır. Hafızasının büyük kısmını kaybetmiş, kendisini, yaşını ve geçmişini hatırlayamamaktadır. İnsanlarla iletişimi kısıtlı, ailesi ve dostları yok; yalnızlık ve unutkanlık iç içe geçmiştir. Günlükleri ve doktoruyla olan diyalogları aracılığıyla, Ali hatırlamaya çalışır ama sürekli unutmaktadır. Hatırlamak, onun için bir mücadeledir; her gün tekrar etmeye, not almaya çalışır, ama yine de geçmişi ve kendisi silinmiş gibidir. Doktor, sabırlı ve şefkatlidir, Ali’ye hatırlamanın zaman alacağını söyler. Hikaye, unutmanın yarattığı yalnızlık ve çaresizliği, insanın kendini keşfetme çabasıyla harmanlar. Sonunda, Ali’nin 75 yaşında iyileşip her şeyi hatırlaması, umudu ve sabrı vurgular: ne kadar kaybolmuş olursa olsun, hatırlamak ve kendine dönmek mümkündür.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!