Hastane Caddesi’ndeki top akasyalar
Her bahar saçını yeşile boyar
Top başlı, gür saçlı endamlarıyla
Gelip geçen herkese mutluluk saçar
Ne zaman yanlarından geçecek olsam
Yemyeşil yaprakları birden kımıldar
“Maziye bakıver …” diyen nazarla
Bana geçmişimi hatırlatırlar !
Önce eski çamlar gelir aklıma
Hastane ardındaki bademler..bağlar;
Kınalı yapıncak, Kadın Parmağı
Bir kaç çoban çeşmesi, küçük tavşanlar
Yılanlar, çakallar, kaplumbağalar
Baharda burada gezen insanlar
Sivri Tepe yanındaki Kayalık Dere
Dereden su içen iri koyunlar
Çimenler üzerinde zıplayan serçe
Sarıkız’dan su alan bakraçlı kızlar
Sarı buğday başakları, iri koçanlar
Rengârenk üzümlerle yüklü salkımlar
Semada ışıldayan yıldızlar gibi
Yaprakların üstünden hep göz kırparlar
Lisenin yanındaki eski değirmen
Değirmeni çevreleyen yıkık duvarlar
Mahalle Bekçisi Adem Amca’nın
Evi’nin Bahçesi'nden yola bakarlar
Elektrik Fabrikası’nın uzun bacası
Askerlik Şubesi’nin tahta odası
Abdul Şavur Amca’nın kabak tarlası
Ve Kâtip Arif'in gür kahkahası
Ben caddeden geçerken hep canlanırlar
Sonra, Ali Ağa'nın Un Değirmeni
Değirmen çevresindeki eski ustalar
Bisküvi Fabrikası ve marangozlar
Yaprakların üstünden bana bakarlar
Şimdiki lisenin olduğu yerde
ve "Hayvan Pazarı'"ın eteklerinde
Eylülde kurulan şen panayırlar;
Panayırda dönen dönme dolaplar
Dönen motorsiklet, büyük gondollar
Ve maçlarda oynayan tüm futbolcular
Yaprakların üstünde gülüp dururlar
Gönlümü titreten bu ağaçlarda
Ne televizyon vardır, ne bilgisayar
Siyah-beyaz günlerin ışıltısında
Bu yeşil yapraklarda mâzim kımıldar
Kiminde ip üstünde cambazlar gezer
Kiminde meşin topa yumruk atanlar
Kiminde, poligonda nişan alanlar
Kimine bir paket sigara için
Penaltı noktasından topa vuranlar
Kiminde Atlıkarınca ve patlangaçlar
Sigara sehpasına halka atanlar
Mahşeri bir insan kalabalığında
Leyla'sının arkasında gezip duranlar
Müşteri bekleyen esnaflar gibi
Gelip geçenlere el kol sallarlar
Kiminde unutulmuş şarkılar çınlar
Kiminde ruba düzen ana-babalar
Horoz şekerleri, pamuk helvalar
Abacılar, çuhacılar, kunduracılar
Yapraklarla birlikte kıpırdaşırlar
Kiminde, beyaz tenli bir rakkasenin
Parmağına takılı ziller şakırdar
Belediye yerindeki panayırlarda;
Ne otobüs vardır, ne de kamyonlar
Yalnız ökjüz arabası ve de mandalar
Çarşı Camii’nin az ilerisinde
Podyumda manken gibi sıralanırlar
Mandalarla karpuz-kavun pazarlayanlar
Öküz arabasında sabahlayanlar
“Bir bilete dört film!” anonslarında
Siyah-beyaz günleri mırıldanırlar
Köfte satan, su satan, boza satanlar
Buz dolu fıçılardan gazoz alanlar
"Bas parayı ,..." diyerek kapan kuranlar
"Çıktııı!....” diye bağıran piyangocular
Tavşanlara ,kuşlara fal baktıranlar
Camekanda pandispanya pazarlayanlar
Çekirdekçi Sali Aga, Mısırlı İsa
Panayır gelmiş gibi takla atarlar
Ağzından lâv püskürten o uzun adam
Çadırdaki efsane yılan kızı Şahmeran
Köyden gelen gençlere göbek atan Neriman
Bir yıllık kazancını burda kaybeden Şaban
Yaprakların üstünde takla atıp dururlar
Sonra o pek neşeli seyyar bezazlar
Tezgahlarda müşteri bekleyen mallar;
Nazilli basmaları, kazalinalar
Amerikan bezleri ve patiskalar
Bürgülük kestirenler, pazen soranlar
“Kes beş metre kızanım “ diyen ablalar
Heybeyle, zembille gezip duranlar
Gıslavet ayakkabı, çarık alanlar
İbrik, testi, çanak -çömlek satanlar
Hayvan Pazarı’nda can pazarlayanlar
Yeşeren yapraklarda şaha kalkarlar
Ve Çekenler Diyarı'nın meşhur hanları;
Rasim Kahya, Zincirli Han , Ali Ağa Hanı
Sabah erken boşaltınca barsaklarını
Değirmeni döndüren rüzgârlar gibi
Panayırda döndürürler salıncakları
“Koş vatandaş koş” diyen parçacı Recep
Hasırcı Fety’abla, gazozcu Mehmet
Yağcı Ayş’abla’yla, Peynirci Ahmet
Umut dolu bakışlarla haykırırlar hep
-Gel vatandaş, geel ,sana bu hizmet!
-Taze bozaa! ..Kan yapar!Cana can katar!..
-Dondurma kaymaaak !
-Niyazi Gazooz, Bahar Gazozuu!
32 dişine keman çaldırıır geel!
Horoz şekerleri, ühh-ürüüü../ üüü!!
.......................... Paat!...paat!......paat!
Bu candan seslenişler olurdu rahmet
0nlarla gelirdi eve bereket
Ekmek parasını çıkarmak için
Pazara can katardı öğretmen Mehmet
Esnafın yüzünde bir nur olurdu
Ter ile kazanılan bu helâl nimet
Kısaca anlattığım o eski günler
Bu caddeden geçerken beynimde kaynar
Irmak olur, dere olur, gönlüme akar
İki gönlü bağlayan sevda misali
Yaşadığım günleri bu güne bağlar
Hastane Caddesi’ne gelen baharda
Gönlümde bambaşka çiçekler açar
Yazılan yazılmayan tüm hatıralar
Canlanan dallarda yaprak olurlar
Zati Bey Dallığında dallık yapanlar
19 mayıslar'a hayat katanlar
Cumhuriyet Bayramı’na umut katanlar
Çizmeyle çarıkla gezen amcalar
Orak, çapa , kürek , yaba ,
................çanak- çömlek ..... alanlar
Kalaysız kapları kalaylayanlar
Kurtuluş Bayramı’nda geçen halaylar
Domuz, tilki, kurt, çakal..tavşan ...vuranlar
Bir masal âleminden çıkmışçasına
Titreşen yapraklardan yere sarkarlar
Aslında titreşen yaprak değildir
Yapraklara nakşolmuş mâzim kımıldar
Çiçeklerle süslü Sarıkız gibi
Bu cadde her zaman geçmişim kokar!
.........................*................
Kayıt Tarihi : 23.2.2022 01:45:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sonunda, bu yıl 19 kasım'da hizmete açılacak olan Keşan Kent Kütüphanesi bulunan Hastane Caddesi'nin ruhumda estirdiği rüzgârdır..

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!