Gel ey sevdiğim, düş gözlü cananım,
Sensiz her günüm katlanır hicranım,
Aşkınla tutuşur bu can, bu tenim,
Bu hasrete katlanacak zaman mı?
Geceler boyu adını sayarken,
Uzak yollar gözlerimde kayarken,
Hüzün sel gibi içime akarken,
Bu özleme uyulacak zaman mı?
Yâr'im, bir gülüşün cihana bedel,
Sensiz ömrüm viran, dökülür tel tel,
Hayat kısa, sevda uzun, ey güzel,
Hasretinle yaşanacak zaman mı?
Ahmet’imin, yandı gönlü biçare.
Hasret düştü gönül denen sineye,
Sensiz geçen ömrü benzer çileye,
Hasretine alışacak zaman mı?
Kayıt Tarihi : 23.4.2025 16:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şairin bir zamanlar her anını paylaştığı sevgilisi, bir süredir ona uzaktı. Kalemi her zamanki gibi kağıda dokunuyor, kelimeler akıyordu ama her bir sözcük, bir eksikliğin yankısı gibi geliyordu. Sevgilinin gülüşü, sesi, bakışları, her şeyi gözlerinin önündeydi ama bir o kadar da ulaşılmazdı. Onunla geçirdiği anlar, adeta rüyaya dönüşmüştü. Bir gece, içindeki bu yoğun özlem daha da büyüdü. Şairin kalemi duraksadı, bir süre sessizlik hüküm sürdü odasında. O an, tüm duyguları bir araya gelip kalbine akmaya başladı. Kamelya’nın yokluğunda, içinde biriken sevda, özlem ve hüzün, bir şiire dönüşmeye karar verdi. Kalemi eline aldığında, o eski şiirleri hatırladı; fakat bu kez hisleri, her zamankinden daha derin, daha keskin hissediliyordu. "Bu hasrete katlanacak zaman mı?" Şiirinin son dizesi, bu soruydu. Her sözcük, sevgiliye duyduğu özlemin sesiydi. Zaman birlikte olma vaktiydi. Niçin hasrete alışmak gerekti ki? Bu şiir şairin tabiriyle ''Kamelya'' sına yazılmıştır
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!