Bu nasıl yalnızlıktır,
sırtından vurur sabahı.
Hayaller tutuşur,
boşluğa dalar gözlerim,
kamaşır.
İçin için yanar,
Dostları aradım bu gece yoktular.
Uzaktalar,
yanımda olmalarına rağmen.
Düşündüm,
yıldızlara bakarak,
sabaha kadar.
Dikenli teller böldüğünde yüzünü,
dudaklarım telaşındaydı
ayrılık vakti öpeceği tarafın.
Son sorusu cevapsız,
yarım kalmış bir bulmacanın peşindeyim.
Sana yağıyordu dün gece kar,
her düşen tane sensiz mısralara ilham.
Üşüdüm, bembeyaz kesildi tenim,
soğuğa ve çaresizliğe bir de seni ekledim.
Sebebi var dedim böyle bir başına kalışın,
sebebi var bu nedensiz ayrılışın.
Gelincik tarlalarında yürürken sen,
ben kuytu bir köşede ayı izliyorum.
Gelincikler kırmızı, mor
ay beyaz.
Sevmekten galiba yorgunum biraz
çökmüşüm bir kenara
Unut beni artık kırçiçeğim,
unut!
aklının ucundan bile geçirme.
Mevsim yakın sonbahara.
Bak!
yapraklarım da soldu,
Sürgündeyim bu şehirde
yıllardır.
Geçtiğim yollar aynı,
yaptığım işler
ve aynı hergün gördüğüm
yüzler.
Demli bir çay kıvamındadır sözlerin
ilk yudumda açar tüm kapıları…
Seni sevmek,
durgun bir denize yağmak gibidir,
büyür halka halka içimde…
Sus!
Paketimdeki sigaram gibi tüketiyorum
herşeyi,
mesela şiir yaza yaza kalemleri,
sonra senin beni sevmediğini
düşündükçe seni.
Ben kendimi tüketiyorum,
Kalmadı geriye,
ne sana, ne bana,
hiç kimseye...
Doyumsuz bir çocuk edasıyla
eskidi diye bir kenara attığım anılar,
dert şimdi başıma...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!