Sıcaktı temmuz, eritecek kadar tenimizi,
Akşamlarını aydınlatan ateş böcekleri,
Rüzgarı vardı kurutan terimizi,
Sıcaktı temmuz, tıptı senin gibi.
Yağmuru çok nadir vururdu topraklara,
Güllerin ardın da biten
Ellerin yanın da giden
Bana aldırmadan kaçan
Beni benden eden
Sen değilmisin?
Sana muhtaç olduğum
Geçmişim yok geleceğim olmadı,
Boşalan hiçbir şeyin yeri dolmadı,
Anlatsam da birilerine, çare doğmadı,
Hatıralardan başka, geriye birşey kalmadı.
Birşeyler hep gidecekti, ardına bakmadan,
Tutsaktım gecenin karanlığına,
Yitik bir aşkın ardıydım,
Yalnızlığın acıyla birleştiği yerde,
Kapana kısılmış gibiydim...
Ağlayışlar çare değildi artık,
Gece karanlığının üstüne bir mavilik çökmüştü,
Görmekten korktuğum karanlığın uykusunda,
Mavi bir rüyamı görüyordum yoksa,
Gördüğüm rüyada olsa,
Karanlığın adını değiştirebilirmiydi acaba.
Sadece sensizlik var bu günlerde,
Hüzün var, derin bir hüzün yüzümde,
Kederliyim hepsi bu, yaş var gözlerimde,
Acılar içindeyim, yangın var yüreğimde.
Kafanızı yormayın sakın halime,
Gururun seni benden aldı,
İçim de bir parça sevgi kalmadı.
Sensizliğe alışamam sanardım,
Oysa alışmak sevmekten daha kolaydı.
Güzelliğin hiç fayda etmedi onca zaman.
Geceyi getiren sesler,
Fırtınadan da beter.
Ne büyük ses ki,
Yağmura da yeter.
Geceye her an matem iner,
26 araklık saat 1:46,
Sevildiğini duymak ne güzel...
Kış olmuş, kar yağmış ne önemi var,
Sevildiğini duydun ya ölsen ne yazar.
Gece yarısı gün doğmak biliyor,
Ne olur ki gün doğmasa, sevgi doğmuş ya geceye,
Hep aynıdır hasret,
Biri gider, diğeri onu izler...
Rüyadır belki geçer diye,
Uykular bölünür...
Sonra;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!