Hasan Boğuldu
Kazdağı’nın eteklerinde,
bir sevda başlar —
göz göze değil,
gönül gönüle değerek.
Zeynep, dağın kızı;
göğsünde rüzgârı taşır,
gözleri dağ yolunu bilen
yürekli, asi bir yâr.
Hasan, ovadan…
İpek gibi sözü,
bir bakışıyla
bir dağın inadını eğecek sandı.
Ama aşk;
yalnız göz göze gelmek değil,
omuz omuza yürüyecek yol ister.
Ve o gün geldi…
Zeynep’in köyü,
bir sınav koydu Hasan’ın önüne:
“Bu dağın yokuşuna,
bir çuval yükle çıkarsan,
ancak o zaman bizim kızımıza varırsın…”
Hasan yüklendi gururuyla,
yüklendi omzuna sevdasını,
ama her adımda
bir inat, bir suskunluk,
bir “ya yaparsam” korkusu ağırlaştı sırtında.
Su sesine vardı sonunda —
ama yüreği susuyordu,
elleri titriyordu,
ve adımı yarım kaldı…
Suya düştü Hasan,
Zeynep’in duası yetişmedi.
Bir aşk boğuldu
göz göre göre,
bir sessizlik
Kazdağı’na mezar oldu.
Zeynep
o günden sonra
yolunu unuttu derenin,
sadece gözlerini
Hasan’ın düştüğü yere bıraktı.
Şimdi oradan geçerken
bir su serinliği değerse yüzüne
bil ki,
Hasan hâlâ orada.
Ve Zeynep,
bir çığlık gibi taşlara kazınmış adını
hala geri almakta gecikiyor.
Kayıt Tarihi : 18.7.2025 04:47:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!