Beynindeki anıları,
Pişiren bir çölde,
Sürünüyormuş gibiydi,
Dizlerinin üstünde…
Ve haykırmaya çalışıyordu sanki,
“Alkış,alkış…” diye,
Bir toy görüyorum…
Bir yanda Zeybek cepkenleri,meydan sazları,
Ötede tarlar,kopuzlar,
Ve insanlar…
Sözleri,yüzleri tanıdık…
Başlarında kalpakları,
Bu;
Mahalle mekteplerine,
Âmin alaylarıyla başlayan bebelerin,
Falakaya yatırılan,
Mollaların acısı…
Ahşap hücrelerde,
Bir bahçenin içinde,
Çam ve kabak fidesi,
Aynı anda dikilmişler yan yana,
Sevinç içinde…
Kabak fidesi uzayıvermiş hemen,
Tepeden bakar olmuş bizim çam fidesine…
Kışlanın nizamiyesinden,
Adımını atar gibi,
Doğardı bebekler...
İlk ağlaması,
İlk tekmiliydi sanki,
Doğuştan asker...
Bir genç kokarca yaşarmış,
Ormanın birisinde…
Hemcinslerinden başka,
Arkadaşı yokmuş çevresinde…
Onu uzaktan gören,
Daha kokusunu almadan,
Bilek güreşi yaptın mı,
Türk gibi yapacaksın! ..
Ya kaynar suya sokacaksın,
Durmadan gülen,
Bir güneşin kahkahaları uyandırırdı,
Hiç kalkmamacasına uzanmış yatan,
Karları…
Mâvi gökyüzü türküler yakardı,
Yavuklusu dağlara,bayırlara…
Bir kış gecesi,
Mehtaplı,koyu mavi gökyüzünce,
Sahtesini istemem ben sevginin,
Berrak,ama buz gibi…
Ya da soğuk bir günde,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!