Yirmili yaşların başında
Mahcup oluyor insan çocukluğuna
Her şeyi biraz öyle sanıyordun ya
Öyle değilmiş işte
Denizler pipetle çekilmez içe
Beni , benimle sınayıp,
Kendime vuran hayat;
İntihar notlu bunalımlarımdan,
Benim olmayan sahillere dönüyorum.
Ölümü Allah’a bırakıyorum
Beni yaşatan , öldürmeyi de bilir.
Ardından bilinçlenip bir kış gecesi
Uyandım kendim , kendi içimde
Erilleşen bedenimin , genişleyen acısına
Paralel olarak daraldı , hayata dair bildiklerim
Ardından kalkmamak üzere oturdu yüreğime
Avuçlayıp sızımı
Meydanlara atıcam
Bir darağcı kurup
Ben-lerimi asıcam
Yalnızlığım avcumda
Ne eksik?
Bilmiyorum… Bir şey eksik!
Karnım tok , odam sıcak.
Bu dert ne elle tutulur,
Ne de bir çeşit kuruntudur.
Sevmek istiyorum sizi izninizle
Koca bir gökyüzünü başınıza geçirebilirim de
Ayıptır söylemesi çok iyi severim de.
Kahveniz de güzel tüttü bardağınızdan
Siz utanmıyor musunuz yaşam tüttürmekten?
Boşluk
Kavuşmak kucağımda bir boşluk
Ne tenin hatrımda ; ne sesin, ne kokun
O neşeli akşamlarda yarım yarım öpüşlerimiz.
Bir de kulaklarımda sesinden bir boşluk.
Gözlerinizde benden bir şeyler var
Siz çocukluğunuzu nerede yapmıştınız?
Belki bir ötobüs aşkıydık yıllar önce,
Zihnim belki unutmamış benden habersizce.
Bu eller güzel mesken , evi olsun ellerimin.
Bilmem kaç kasım ayında hevesle
Toğrağa karışan yağmur kokusunda
Bana benzeyen bir şeyler aradım
Aradımda bulamadım.
Almak istedim uykumu çukur yataklardan
Caddeleri gezeriz
Ve bu çağdan kurtuluruz.
Kurtuluruz cep telefonlarından
Bilgisayarladan ,televizyonlardan.
Zincirlerimizden.
Kurtuluruz kablolardan.



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!