Göz kapaklarımdan düşen her hatırada,
cam gibi kırılır, bir çocuk sessizliği...
Hangi rüzgâr devirdi içimdeki
muazzam manzarayı?
Ve hangi harf,
unutturdu bana kimliğimi?
Gövdemi saran ağır sabır zırhıyla,
ben bir ömür yürüdüm
kor yangınlar içindeki yıldızlara...
Her adımda yüreğim biraz daha ezildi,
her adımda biraz daha eksildi....
Gülüşümden her çaldıklarında,
biraz daha gömüldüm mezarlara...
Ben küçük bir umut arayan
kör bir seyyahım.
Zamanın yırtık bir haritası bile yok elimde.
Artık; ne bir yol, ne de bir pusula
sarıp sarmalar yaralarımı...
Sustuğum her geceyi
içimdeki altın teliyle örüyorum,
kırıklarımı sürgünle mayalıyorum.
İçimde; hiç doğmayan,
hiç ölmeyen, hep susan,
kimsesiz bir dünya büyütüyorum.
Ne zaman bir dua yükselse dudaklarımdan
ardından bir yara iziyle mühürleniyorum.
Gözlerimden akan her gözyaşı için
oturup usulca kefen dikiyorlar.
Bir mezar taşım bile olmadan,
her sabah onunla uyanıp,
her gece onunla gömülüyorum.
Çığlıklarımın hepsi düşüyor yere,
kaldırmak istesem yerden,
kan ter içinde kabusla uyanıyorum.
Şimdi, kendi adımı sakladım
sisli geleceğin ertesine...
Taşlara kazıp, sulara fısıldadım.
Gökleri kanatlarımla delmek istedim ama
koparıldıklarını hatırlayıp
harap ve bitap düşüp yeniden ağladım..
Tüm yıkılmışlığın içinde,
beyaz bir kısrak koşuyor içimde.
Her adımıyla sarhoş bir fırtına.
Hem tanıdık,
hem hiçbir menzile varmayan bir yabancı...
Zamansız ve mekânsız bir nefese doğru,
Koşuyor...
Koşuyor...
Koşuyor...
Ve ben, kendi ayak izlerinden habersiz
bir yolcuyum.
Ne yöne baksam, artık kendimi hiç göremiyorum.
Bir zamanlar, eğilirdi üstüme kocaman gök.
Her yıldız, alnıma mühür gibi basılırdı.
Ama şimdi…
Zaman suskun bir cellat gibi bakıyor yüzüme.
Ne doğarken izin var,
Ne de ölürken....
Saatlerin akrebi bile küskün artık.
Biliyor musun,
İnsan bazı acıları anlatamaz.
Bazı hüzünler ancak secdede diz çöker.
Haykırışlar ebediyen sessizliğe esir düşer,
Suretindeki gülüş,
yağmurda yanaklarına inen
kara sürme gibi süzülür gider...
Kimse bilmeden ben,
Her gece içimde bir mabet inşa ettim,
Onlar, her sabah taş taş yıktılar.
Sustuğum her cümleyle
Bir daha,
Bir daha,
Bir daha, mabetler ördüm yüreğime...
Kim bilir, kaç bin çığlık saklıyorum içimde;
yüzyıllardır susturulmuş hepsi,
üstü küf bağlamış....
İçimin hâli bir tufan kadar yıkıcı,
bir kıyamet kadar habersiz...
Ve beyaz bir kısrak koşuyor hâlâ içimde...
Yükü umut, nalı acı...
Kan ter içinde bir sonsuzluğa sürülüyor.
Ne haritası var,
Ne menzili...
Sadece koşuyor…
Sadece içimde…
Ve sadece
"Ha gayret" bir nefesle,
hatta belki de son nefesle...
Kim bilir?
Belki de beklediğim o küçük umudu gördü beyaz yele..
Ha gayret...
Ha gayret...
Ha gayret...
12 Mayıs 2025 Pazartesi
Kayıt Tarihi : 18.5.2025 19:01:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!