Metrûk bahçende ki bülbüller ahvâline ağlar
Yüreğinin közü harlandıkça dilini dağlar
Sıralı yeminler tutulmadı bozuldu bağlar
Ahde vefâyı bilmeyen gözlerin hep ağlasın
Gözlerine vurgundum aşkım deniz gibi derin
Gurbetime sürgünsün yârim kalbimde yok yerin
İçim kan ağlıyor olsa da gönül evim serin
Sevmesini beceremeyen yüreğin utansın
Hükümsüzsün yüreğimde hâkimiyetin bitti
Savurdum küllerini seyret son gemi de gitti
Ecel şerbetini iç istersen canıma yetti
Aşkımı öldüren sebeb-i katilim ağlasın
Çiçekli badem ağaçlarını unut.
Değmez,
bu bahiste
geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.
Islak saclarını güneşte kurut:
olgun meyvelerin baygınlığıyla pırıldasın
Devamını Oku
Değmez,
bu bahiste
geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.
Islak saclarını güneşte kurut:
olgun meyvelerin baygınlığıyla pırıldasın