Gün, suskun bir veda gibi süzülür,
ufukta yanar erguvani bir sızı.
Gölgeler uzar yavaşça içime,
Kızıl bir ateşle parlar bulutlar,
bir zaman susmuş sözleri söyler.
Bir martı döner eski limanlara.
Toprak kokar,
biraz özlem
biraz barış...
rüzgâr yumuşar
bir anne sesi gibi.
Gün batarken anlar insan kendini:
ne çok şey geçti...
ne azı kaldı geriye.
Son kez dokunur ışık duvara,
yüzümde kalan bir çocuk gülüşü.
Sahi, en son ne zaman gerçekten sustum?
Ne zaman sevdim, yalnızca kendimi?
Bir pencere gibi açılır içim,
rüzgâr girer
en eski kırıklarıma.
Zaman geçmiyor aslında,
biz içinden eksiliyoruz,
günün sonunda.
Ne çok şey birikti anlatılmadan,
ve ne kadar az yer kaldı sustuklarıma.
Bir anı çınlar gibi
içimde tekrarlar,
hep aynı sahne,
hep başka zaman.
Kendime rastladım
bir akşamın gölgesinde,
tanıyamadım
yüzümdeki suskunluğu.
Belki de insan
en çok kendine uzak,
en çok kendinde kaybolur
fark etmeden.
Yürürüm günün ardından,
ağır ağır,
bir adım geçmiş,
bir adım eksiklik.
Her batış biraz eksiltir beni...
ama belki de
eksildikçe tamamlanır içimiz.
Ve sonra,
sözcükler çekilir kenara.
Yürek anlatır kalanları,
sessizlikte büyür
en derin cümle.
Gün biter.
Ama içimde
uzun bir yol daha yürür.
S.GÖL
Kayıt Tarihi : 17.7.2025 21:09:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!