Gökyüzü
pencereye sabaha dair bir not bırakmış
ay, gündüzün cephesine ilişmiş
usul usul
yarım konuşan bir tanık
Bulutlar sayfa çeviriyor maviye
çam iğneleri
sessiz birer nokta
Binanın yüzü solgun
yokuşun hafızası gibi
pencereler eski bir fotoğrafın gözleri
içeride omlet pişiyor
güneşin küçük dili
dağılıyor kokuya
Çaydan yükselen buhar
sabahın dar dilinden bir çağrı taşır
yumurtanın tuzu
tereyağının ikiye katlanan geçmişi
evin içini
dünyanın uzak kıyılarına bağlar
ince bir ip gibi
Deniz uzakta
sessiz
bugün maviyi kıyıya bırakıyor
ufuk şehirle imzalanmış bir kâğıt
yol boyunca çamlar nöbet tutuyor
sonbahar çisesi
ince bir harf gibi düşüyor cama
Ay, gündüz nöbetinin bekçisi
geceyi sabaha ödünç veriyor
güneş titrek bir ışıkla
binanın kenarını okşuyor
omletin içine giriyor
sarı bir not bırakıyor anıya
Bulutlar konuşuyor
biri yağmurun küçük sesiyle
biri uzak bir geminin anısıyla
çamlar rüzgârın notalarını tutuyor
iğneler birer tel
dünya bir enstrüman
Pencere camındaki leke
bakışların dışarıya bıraktığı iz
fotoğrafın içinde bir parmak gibi
hem var hem geçici
Her şeyin adı var
ay
deniz
çam
çise
bulut
güneş
omlet kokusu
çay
Kelimeler çarpışıyor
ve her çarpışma başka bir zamanı doğuruyor
Var olmak
sabahın tavasında pişiyor
Pencereye eğiliyorum
ay bana eski bir mektup gibi bakıyor
deniz uzak bir anı
çamlar bir şarkı
çise bir nokta
Her biri beni çağırıyor
çayın buharı ellerimi ısıtırken anlıyorum
bir omlet kokusu
bir fincandaki buhar
gündüzde asılı ay
Hatice Güzen
Kayıt Tarihi : 11.9.2025 09:14:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!