Memduh’un Dağları
Dağlar onun yurdu, rüzgâr onun dili,
Memduh yürürken toprak kokar deli.
Küçük ellerinde dünya, gözlerinde bin soru,
Bir yaprağa dokunur, sorar: “Bunun rengi neden bu?”
Gökyüzüne bakar uzun, yıldızlara selam yollar,
Gecenin sessizliğinde hayallerle konuşur aralar.
Bir karıncayı izlerken unutur zamanın aktığını,
Seni düşündüm yine ,bu akşam üstü,
Gelmedin, mor salkımlar sana  küstü.
Umutsuz bekledim sabaha kadar,
Çok sevdiğim yağmurlar bile sustu...
Seni düşündüğümde çıldırdım yine ,
Sen geldin mi? Coşarız hepimiz,
Sarılırız renklerine, sıcaklığına, tazeliğine,
Gözlerimiz açılır, o güzel havayı, toprağı ve tazeliği gördüğümüzde.
Ve konuşuruz, hep bir ağızdan bahar geldi diye...
Gözlerinle buluştuğum an anladım,
Zaman susar, kelimeler çekilir geriye.
Bir bakış yeter bazen bir ömrü yakmaya,
Ve senin bakışların, nurefşan bir dua gibi indi yüreğime.
Ne geceden ne günden bir izdi o,
Ah!o bakış, yaktı yüreğimi.
Keşke,öyle davranmasaydım,size,
Keşke,öyle hüzünlü bakmasaydınız bana .
Gördüm çünkü o bakışı...
Ama mecburdum,öyle davrandım,
Göçük altında bir ölü yatıyor.
Adresi belli, füzeler vurdu geçti.
Neresi olduğu ne fark eder?
Gazze, Somalı, Ukrayna, yemen kobani...
"On yaşında bir çocuk daha ölmüş" diyorlar.
Çok uzun zamandır ,
sanki terminalde otobüs saatini bekler gibiyim.
Mum ışığı gibi...
Ömrüm sanki yaşadığım , hayatın durağı gibi,
Hiçbir şey gerçek değildi de bir tür bekleyişti.
Ölüm gibi...
Beklemiştim seni , kuytu köşede,
Öyle sakince ve öyle sessizce,
Usul usul bir beklemek ile...
Oysaki özlemimdir bu sana.
Kimseler duymadı beni,
Bir mazruf başlı mektup yazsam,elimde kalem yok olur.
Ateşten bir harf ,bir kelime inşa etsem kalemim kül , mürekkebim duman olur.
Bilirim kulaklarım çıt kuşu çınlamasına hasret...
Ve çok Uzak diyarlara gönderdiğim ulaklar göze hasret .
Dünyaya alışamayan gönül,
Kuşun kanadı çürür.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!