Gülşah Ökçü
Güneşin doğuşu olan doğuda doğdu.
Bingöl- Kiğılı on sekiz yaşına kadar köy hayatının bütün güzelliklerini yaşadı.
Gök yüzünün o güzelim maviliğine bakarken yüzü güler kara bulutlar belirdiğinde ise içi hüzünlenir...
Şiirlerin sihirli dünyasında aşk ile gezinir...
Birgün oniki yaşlarında bir çocuk masumiyeti ile doğayı seyre dalmış iken küçük bir kuşun havada zik zaklar çize çize nazlı bir edayla gelip bir güle konduğunu gördü.
Bu kuş kendince bir takım şirinlikler yapıyordu. Ucu sivri minik bir çakıl ...
Şu dünyanın sırrına
Ermedi benim aklım
Dün bugün hem yarına
Ermedi benim aklım
Her gün doğan şu güneşe
Şafak vakti her yer karanlık
Kimi uyur kimi uyanık
Kapı çalındı bir aralık
Baktım barış içeri girdi
Güz misali solmuş yüzü
Yanıyor kentin ışıkları
Bu İstanbul’un ışıkları
Gösterişli çok da şıklar
Yüz bin belki de milyonlarca
Parlıyor göğün yıldızları
Dörtnala hızlı hızlı koştum
Yine sana yetişemedim
Dikenli yol dağlar aştım
Yine sana yetişemedim
Kuşların kanadında gizlendim
Kaç kere doldun eksildin
Kaç kere yıkılıp dizildin
Kaç kere tarihe yazıldın
Akıl ermez işine dünya
Kurtulduğun günden beridir
Konuşmayan dilime
Söz olmaya gelmişsin
Perişan şu halime
Tuz olmaya gelmişsin
Gönlüm bahardan yana
Kalmış dört duvar arasında
Oyuncak görür rüyasında
Okul ile ev arasında
Büyüyorlar kent çocukları
Rüzgarın sesini duymamış
Derdim söyliyem dedim dağlara
Yamaçlarından savurdu beni
Dur diyemedim geçen yıllara
Kükremiş rüzgar aşırdı beni
Başım ağrıdı hekime gittim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!