Dünya’da az bulunan, bir tür’üdün.
Dul anne’nin, gölgesinde yürüdün.
Andırın, sokaklarında hür’üdün.
Seke seke, gezerdin Gülizar’ım.
Gençtin, yanağında gül’ler açardı.
Her gülüşün, sevgi gül’ü saçardı.
Cahil gönlün, havalanıp uçardı.
Şimdi, ne oldu sana, Gülizar’ım.
Sevgi görmemişsin, halinden belli.
Melek yüz’ün, balçık çamur’la kil’li.
Bedenin sekteliyor, bozuk pil’li.
Neyleyim seni, söyle Gülizar’ım.
Yerleşip, Avrupa’da kalamadın.
Gönlüne göre, koca bulamadın.
Çocuk doğurup, ana olamadın.
Kimden intizar aldın Gülizar’ım.
Hayatı yaşadın, epeyce hızlı.
Vaktin geçiyor, taze gönlün nazlı.
Sevgiyi istiyorsun, çifte fazlı.
Tel’lerin kalmamış ki, Gülizar’ım.
Altın bilezikler, kol’da dizili.
Domurcuk meme’ler, cıvık bezi’li.
Daha ararsın, olmayan menzil’i.
Dünyada mekân, yoktur Gülizar’ım.
Bir gün gelir, gönül dağın kırılır.
Zarif beden’ine, toprak sarılır.
O zaman, yanına nasıl varılır.
Yol’unu, bulamam ki Gülizar’ım.
Paksoy’um, hayat’ını yazdı böyle.
Bilmiyorum sır’ını, daha heyle.
Kalan noksanım varsa, sen af eyle.
Kalem’in yazmaz, oldu Gülizar’ım.
Kayıt Tarihi : 24.2.2010 20:38:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!