Tanıtayım köyün güzellerini;
Hepsi ayrı güzel, nazlı peridir.
Söyleyeyim bir bir hünerlerini,
Kimi esmer, kumral, kimi sarıdır.
Nereden başlasam, nasıl söylesem:
Her birini ayrı ayrı düşünsem.
Yiğidi öldürüp, hakkını versem;
Biri var ki, güzellerin piridir.
Kimisi gönüller açar, fetheder;
Güzellikte hastır, herkes metheder.
Ona gönül veren, her gün kahreder;
Yarını düşünmez, bu gün kârıdır.
Bugünlerde dargın, açık arası;
Gözlerinde elem, kalpte yarası.
Safın en başında, gelmez sırası;
Gece-gündüz yol gözleyen biridir.
Hele ki birisi hem boyda, posta;
Erkek konusunda ustadan usta.
Tereyağı gibi her zaman üstte;
Çoklarına âşık, dünden beridir.
Köyde bütün işler ondan sorulur,
Erkeklere çalım satar, kurulur.
Çabuk dalgalanır, çabuk durulur;
Henüz taze çağda, deli doludur.
Bir başka âlemden, bir başka güzel;
İnsanlardan uzak, tenhada gezer.
Kendi aşklarına şiirler yazar,
İçten içe âşıklığı bellidir.
Hayattan ümidi kesenler de var,
Kendi rüzgârıyla esenler de var.
Tavşan gibi dağa küsenler de var;
Kimisi de hayattayken ölüdür.
Yay gibi kaşları, gözler sürmeli;
O’nu biraz daha yakın görmeli.
Güzelden anlayan ere vermeli;
Saçları ipekten, ince bellidir.
Düz yolda yokuşu aratır biri,
Gözleri oynaşta, her işten geri.
Lafta epey usta, sözlerde seri;
Tatlı tatlı esen seher yelidir.
Birinin ümitsiz camdan bakışı,
Sessiz dünyasında canlar yakışı.
Ona göre değil, köyün yokuşu;
Meçhul şehzadenin meçhul yâridir.
Arasan bulunmaz ondan âlâsı,
Kaşları mükemmel, gözler belası.
Biraz fazla ama, olsun kilosu;
Birçoğundan üstün, kibar hallidir.
Mum dibine ışık vermez kimisi,
Yine de karada yüzer gemisi.
Kimi dayısıdır, kimi emmisi;
Herkesin kardeşi, bacı gibidir.
Taze çağlarında ateş parçası,
Gözleri yollarda, elde bohçası.
Şunu da diyeyim ben, açıkçası;
Bugünden yarına yolcu gibidir.
Yufka yürekliyi unutmayalım,
Yarasını deşip sızlatmayalım.
Bize arkamızdan söyletmeyelim;
Bedduası tutar, arı dillidir.
Kimi çetin ceviz, yanaşma ona;
Kendi hâlincedir, uzak kalana.
Huyca da benziyor, bizi yakana;
Sanki dersin, has bahçenin gülüdür.
Kimileri Kafdağı’ndan su içmez,
Altın köprü yapsan, yanından geçmez.
Gözü yükseklerde, alçaktan uçmaz;
Buna da huy denmez, biraz kibirdir.
Sakın ha! Dokunma, “çıt” kırılacak;
Ona her mecliste söz verilecek.
Ne söylersen söyle, o darılacak;
Şakadan anlamaz, gözü suludur.
Her taşın altından mutlaka çıkar;
Bazen gönül açar, bazen can sıkar.
Bu gidişle daha, çok canlar yakar;
Her çiçekten bal toplayan arıdır.
Unutmadan bir de gönül yakanı,
Pişmiş aşa, bulanık su katanı.
Yiğidi ağlatıp, yakıp-yıkanı;
Fesatlık mesleği, onun ilmidir.
Hilaf bilinmesin diye, imalı;
Kapalı söyledim, biraz manalı.
Kimi düşünmeli, kimi gülmeli;
Gayri anlaşılsın, âşık dilidir.
Mazlumoğlu, bacı sayar sizleri;
Yanlış anlaşılmaz belli sözleri.
Unutmayın, yok olanda bizleri;
Mekânımız, dost gönüller yeridir.
20 Kasım 1992
Kayıt Tarihi : 16.9.2025 20:22:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!