Hikmet -Atış-Dostluk ... Mesaj Detayi Antoloj ...

Gönderen: Ergin Bingöl
Tarih: 30.11.2016 15:33
Konu: ''SİSTEMLER, DİSİPLİNLİ ÇALIŞMIYORSA; NE FARKEDER? (Makale) **Sevgi ve saygılarımla esen kalın.  

Değeri dostlar sizlere, ''SİSTEMLER, DİSİPLİNLİ ÇALIŞMIYORSA; NE FARKEDER? (Makale) ' başlıklı, Köy Enstitülerinin kapatılmasında etkili olan metodlar arasında yaratılmış tartışmalar üzerine yazılmış yeni bir makalemi, görüş ve değerlendirmelerinize sunmak istiyorum, dilerim beğenirsiniz.
Mutluluklar sizinle olsun, sevgi ve saygılarımla...

SİSTEMLER, DİSİPLİNLİ ÇALIŞMIYORSA; NE FARKEDER? (Makale)
Son zamanlarda ülkemizde, bilgi toplumuna göre çok geride kalmış eğitimimiz tartışılmakla birlikte eğitim, bilimsel birtakım kuramlar üzerine oturtulmaya çalışılmaktadır. Ancak eğitimimiz tartışılırken; 70 yıldır eksikliği hissedilen disiplinli, bilimsel bir eğitim anlayışından hiç söz edilmemektedir. Örneğin bir eğitim yetkilisi, “Newton mekaniğine dayanan eğitim sistemimizden, Quantum Mekaniğini esas alan sisiteme geçileceğini ve Newtoncu sistemin, basit bir neden- sonuç ilişkisine dayalı bir eğitim anlayışı olduğunu” açıklıyor. Buna devamla” Newtoncu sistemin olaylara, siyah – beyaz baktığını ve bir şeyin ya var veya yok olduğunu ya da doğru veya yanlış olduğunu” söylüyor. “Oysa Quantum sisteminde, karşılıklı nedensellik esastır” diyerek, trafik ışıklarını örnek veriyor. “Newtoncu yaklaşımda çocuğa trafikte, ‘Yeşil yanınca geç’ diye öğretilir ve yeşil ışık yanması, geçmek için yeterlidir”derken; Quantum sisteminde, “karşıya geçmek için, başka faktörlerin de göz önüne alınması gerektiğini” söylüyor. Bu sözü biraz daha açarak devamla,” Arabalarında durmasının gerektiğini, yayaların da arabaları kontrol ederek şoförle göz teması kurmalarının, geçiş güvenliği için bir etken olduğunu” söylüyor. Ve sonuç olarak, “Quantum mekaniği, birden fazla nedeni, sonucu göz önüne alır” diyor. Newton sisteminde de yaya, yeşil ışıkta karşıya geçerken arabalar durur. Işığa uyan her yaya geçiş güvenliği için yine, karşıdan gelen yayaya çarpmaktan kendini koruyabilirse, arabaları da kontrol edecektir. Çünkü o anda herkes trafiğin ortasında geçiş üstünlüğünü kullanmaktadır. Bunun dışında, şoförün yapabileceği bir delilik en son düşünülmesi gereken bir etkendir. Bu durum, her durum içinde geçerlidir. Ama biz hala, yeşil ışıkta geçilmesini, kırmızı ışıkta durulmasını ve sarı ışığın uyarı olduğunu öğrenemedik veya öğretemedikse, eğitim sistemini oluşturan etkenlerin (Aile, Okul) yetersizliğini düşünmek gerekir, ne yazık ki...
Bizde de olabildiğince, kör topal yürütülmeye çalışılan bir eğitim olduğuna göre, o halde bizde eksik olan nedir? Bence eksiklik, disiplinli ve tam bilimsel bir sistemi sevk ve idare edecek yetişmiş kadroların olmayışıdır sanırım. Oysa yukarıdaki yetkili eğitim uzmanın söylemine göre, ülkemizde uygulanan ‘Newtoncu eğitim; okullarımızda tam uygulanıyormuş da bu uygulamalardan sonuç alınamıyormuş anlamı çıkmakta ve sırf bu nedenle, Quantum sistemine geçilecekmiş izlenimi vermektedir. Newton mekaniğine dayanan eğitim sistemimizdeki, siyah – beyaz kadar kesin doğruların ezberletildiği ve anlaşılır bir şekilde öğretilemediği eğitimimizde hala, anlaşılır bir disiplin yok çünkü. Ayrıca, sevk ve idareden yoksun, disipline edilememiş ve üretimden uzak bırakılmış, bugünkü Newtoncu sistemimizde ne incelemeye ne gözleme ne de denemeye yer var. İlk anda, aklımıza şöyle bir soru gelebilir. Eğitimin temel taşı olan bu yöntemlerle (metotlar) acaba; disipline edilmemiş Quantum sisteminde sonuç alınabilir miydi? diyorum ve aşağıdaki fıkranın yorumunu okuyucuya bırakıyorum.
Bir filozof, sandalla gezintiye çıkar. Kıyıdan hayli açıldıktan sonra sandalcıya sorar.
- Sen felsefe bilir misin? Sandalcı:
- Hayır, der. Filozof:
- Yazık! Hayatının dörte birini kaybetmişsin... Peki, Tarih, Edebiyat? ...
- Hayır!
- Hayatının yarısını yaşamamışsın... Peki Sosyoloji...
- Çok yazık, hayatının dörte üçü gitti demektir.
Filozof sözlerini bitiremeden denizde, bir fırtına kopar, sal alüst olur. Sandalcı, denizde çırpınıp duran Filozofa bağırır:
- Yüzme bilir misin beyefendi, yüzme?
- Hayır, der filozof. Sandalcı:
- Sen de bütün hayatını kaybettin şimdi yanıtını vererek, yüzer.
Oysa biz, yerinde öğreten eğitimimizi başarıyla sevk ve idare eden sistemimizi ve inceleyen, gözleyen, deneyen ve üreten okullarımıza çeşitli kulplar takarak, onları tarihin derinliklerine gömdük çoktan. Hala çok gereksinme duyduğumuz bu okullarımızın yararlarını çok iyi bildiğimiz halde, Köy Enstitülerini kendimize örnek almamakta ısrarlıyız. Hâlbuki bu eğitim yuvalarında; bilimsel yöntemlerle birlikte, disiplin ve üretim de vardı. Ama bunları görmemezlikten gelen ve bu okulları kapatan zihniyetler o günden, bugüne hep soyut, yapay ve ezbere dayalı bilgiler veren okullar açtı. Açtıkça da üretimden ve toplumsallıktan uzak bencil, sorumsuz bir geleceğin, ezbere dayalı bir eğitim anlayışının temellerini attı. Eğer ortada bir başarısızlık varsa bunu, bir neden-sonuç ilişkisine dayalı Newton sisteminde aramamak gerekir. Olmuşsa da salt, bu nedenle başarısız olunmamıştır. Sanırım aynı başarısızlık, birden fazla nedeni – sonucu içeren Quantum sistemi için de geçerli olacaktı. Çünkü üretimden uzak bir eğitim anlayışına ek olarak disiplinsizlik ve bilimsellikten uzak bir eğitim anlayışı sürdükçe, böylesi bir başarısızlık kaçınılmazdır. Bu kaçınılmazlık ta, bizim eğitim anlayışımızda bolca bulunmaktadır, ne yazık ki…
Şayet ileri batı ülkeleri eğitimde, yaklaşık iki yüzyıl öncesinde başarılı olmuşsa nedeni; eğitim anlayışlarının temelindeki, demokratik disiplin anlayışı, bilimsellik ve üretimdir... Yetkili,” Türkiye’deki eğitimin 1940’lı yıllarda kaldığını” söyleyerek devamla “Oysa dünya, İkinci dünya savaşı öncesine ait olan bu eğitim anlayışını, sanayi toplumuna geçişte değiştirdi” diyor. Doğrudur! Çünkü o ülkeler kendilerine, disiplinli çalışmayı ve bilimsel üretimi amaç edinmişti... Trafikte, “Yeşil yanınca geç, kırmızı ışık yanınca dur” anlayışını toplumuna, daha o günlerde öğretmişti. Ayrıca, Quantum mekaniğinin (1905) kuramcısı Albert Einstein (D. Y1879) , daha bu kuramı bulmamıştı bile.
Newton ve Quantum sistemlerinden hangisinin, daha geçerli olduğu tartışması elbette önemli; ama önce, sistemi ayakta tutacak bilimsel demokratik disiplinle çalışmayı öğrenmemiz gerekmez mi? .. Ama biz yıllarca başarısızlığı, bir yerlere yamamaya çalıştık hep. Bu anlayışı değiştirmediğimizde bizi ne tarih ne de çocuklarımız affedecek... Bu, böyle biline… Ve görünen o ki, daha çok bekleyeceğiz.
ERGİN BİNGÖL
19 – EYLÜL- 2007