Hikmet -Atış-Dostluk ... Mesaj Detayi Antoloj ...

Gönderen: Ergin Bingöl
Tarih: 26.11.2016 14:01
Konu: SİSTEMLER EĞİTİM; EĞİTİM ÜRETİM İÇİNDİR**Geçmiş, 'Öğretmenler Gününüzü' kutlar, esenlikler dilerim.

 
 
Öncelikle gruplarda paylaşıma sunulan 'Öğretmenler Günü kutlama' mesajlarınıza katılamadığım için üzgünüm, bağışlayın.
Değerli grup arkadaşlarım, bir öğretmen olarak inandığım tek eğitim sistemi, 'Üretici' olanıdır. Bu nedenle insan odaklı temel eğitim yasası, Üretim-İnsan-Demokrasi'den oluşan üç ayaklı bir sacayağı üzerine oturtulmalıdır bence. Zira bunun dışında her tür eğitim sistemi soyut ve ütopiktir.
Değeri dostlar sizlere, 'Sistemler eğitim; Eğitim Üretim İçindir ' ' başlıklı yeni bir makalemi, görüş ve değerlendirmelerinize sunmak istiyorum, dilerim beğenirsiniz.
Mutluluklar sizinle olsun, sevgi ve saygılarımla...

1 Sistemler eğitim; Eğitim Üretim İçindir (S:1-S7)

İnsanlar bireysel sorumluluklarının olduğu kadar; yaşadıkları toplumun kendilerine yüklediği, sorumlulukların da yükümlüsü ve taşıyıcısıdırlar. Zira insanlar bu anlayışa verdikleri önem kadar, genelde ulusal gelişim ve değişimde pay sahibi olurlar. Çağdaş uygarlık düzeyindeki yerlerini uluslar, bu nedenle sorumluluklarının bilincindeki insanların varlığından alırlar. Birey olmanın gizi aslında, bu ifadede kendini bulur. Yani bir anlamda birey olmak, insanların yasalarla üzerlerine aldıkları sorumluluklarını yerine getirmesi ve sorumluluk bilincini geliştirmesiyle başlar. Ve bu bilinci, ulus çıkarları yararına geliştirmekle sürer. Ancak, ülkemizde böylesi bir sorumluluk bilincinden, ne kadar söz edebiliriz? Var olduğunu söylemek oldukça zor; zira bazı kesimlerin çıkarcılığı, ikiyüzlülüğü, yalanı ve dalkavukluğu üstün nitelikler düzeyine çıkartmak peşinde koştuğu yadsınamaz. Oysa bu aymazlığa derinden üzülen, sorumluluk bilincini özümsemiş insanlarımız ve kesimlerde az değil. Ancak halkımız, toplumun niteliğini yansıtan çağdaş, 'EĞİTİM VE EKONOMİ' sistemlerinin geçmişten geleceğe değerlendirmesini yaparak, toplumsal bir sorumluluk bilinci geliştirmesi gerektiğini anlamalıdır artık. Ayrıca halkımızın kendisine özgü yarattığı pozitif değerler, hangi amaç uğruna feda edilmektedir. Bunları bilerek, halkımızın olumsuzlukları ortadan kaldırması en gerçekçi yoldur aslında. Yeter ki insanlarımız, bilinçlenmek için bir çaba harcama gayretine girsin.
Cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında %80'i köylü olan halkımızın gerçek kurtuluş savaşı, dış ve iç sömürgecilere karşı verilmiştir. Bu mücadele, o yıllarda öncelikle sosyal ve ekonomik değişimlerle başlatılmıştır. Bu değişimlere, M. Kemal Atatürk ve arkadaşlarının ortaya koyduğu Cumhuriyet, ilke ve devrimlerine ilaveten, gelişmiş, demokratik ülkelerin yasalarına göre uyarlanmış çağdaş yasalar öncülük etmiştir. O dönemde ülkemizi yönetenlerin ilk amacı, çoğunluğu köylü olan ülkemizin yorgun halkıyla, kısıtlı sayıda yetişmiş aydınları ve yönetenleri arasında karşılıklı güvene dayalı bir sorumluluk bilinci geliştirmek olmuştur. İlk hedef, ilk on yılda çağdaş demokratik uygar ülkeler arasındaki yerimizi almaktı. Ve sonuna kadar, yoksul halkımızın çıkarlarını gözetmek ve onu korumak olmuştur. Bağımsızlık kolay olmamıştır, ancak can pahasına verilen bir onur savaşı ile kazanılmış ve Köy Enstitüleri, Halk Evleri ve Dil, Tarih kurumları kurulmuştur.
İşte, Türk Milli Eğitim’inin yetiştirdiği ender eğitimcilerimizden Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç, bu bağımsız bilinçle yetişmiş eğitimcilerimizden sadece iki tanesidir. Üstün nitelikli bu eğitimcilerimizin önde gelen ilkelerinden ilki, 'Eğitim üretim içindir' düşüncesine dayanan, iş eğitimini geliştirmek olmuştur. T.B.M. M’de, Cumhuriyetin 15. Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel 17 Nisan 1940 tarihinde, iş eğitimi amacıyla açılmış Köy Enstitü’lerinin kurulduğunu ilan etmiştir. Bu amaçla açılmış Köy Enstitü’lerinin kuruluşunda, iki önemli etken bulunmaktadır. “Birinci etken: Bir işin sonucu, mutlaka üretime dayalı eğitim olmalıdır. İkinci etken: Bu üretimin mutlaka, ekonomiye bir katkısı olmalıdır.” İşte Anadolu topraklarının en ücra köşelerinde, bu eğitim ve kültürle yetişmiş genç öğretmenler gerçek kurtuluş savaşını başlatmışlardır. Bu savaşta öğretmen, köylere ‘Öğretim’ götürmekle kalmamış genelde, köylü – öğretmen- öğrenci el ele, Tarımdan İnşaata; Ziraat ten Hayvancılığa kadar olan üretimin her aşamasında, köyüne ve halkına öncülük etmiştir. Ancak, etkin olduğu sürece yararları göz ardı edilemeyen Köy Enstitü’lerinin ömrü, bir takım çıkar guruplarının asılsız karalamaları ve çok yönlü baskıları sonucu kısa sürmüştür, ne yazık ki...
EMEKL ÖĞRETMEN
ERGİN BİNGÖL
OCAK 20003’de – abece Eğitim ve Ekin Dergisinin, 197. sayısında yayımlandı.