Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
.Değeri dost yürekli grup arkadaşlarım sizlere 'NARGİLE', başlıklı yeni bir öykümü, görüş ve değerlendirmelerinize sunmak istiyorum, dilerim beğenirsiniz. Selam ve saygılarımla esen kalın.
Nargile
Oymalı ahşap tepsi üzerindeki çay bardaklarından tütsülenen koku, ‘L’ biçimli salona anında yayıldı. Kaçak çayın buruk kokusunu hafifçe içime çektim, genzim hafifçe buruldu. Sarı kuşaklı, büyükçe bardaktaki demli çayla birlikte şekerlikten, özenle bir adet küp şekeri aldım. Dişlerimin arasında kopardığım küçük bir parça şekeri, bir yudum çayla birlikte ağzımda dolandırdım bir süre. Tükürük salgı bezlerim kışkırtılmış, ağzımdaki kekremsi tat bütün damağıma yayılmıştı adeta. Evin Hanımı Gülşen, Akdeniz’e özgü mezelerle özenle sofrayı donatmıştı. Karı koca öğretmendi. Çukurovalıydılar... Öğretmenliği kadar, ev hanımlığında da başarılı olan Gülşen, becerikli bir kadındı.
İşlemeli, büyükçe bir sini üzerindeki sofrada, oldukça davetkâr görünen, Çukurova yöresi yemekleri ağırlıktaydı. Büyükçe, bir şark köşesi sofrasında, neredeyse bir kuş sütü eksikti. Sofra hazırdı. Ayhan, sofranın hemen yanındaki, şişesi çiçek işlemeli, kehribar ağızlıklı; marpucu simli, battal, sarı döküm, dede yadigârı nargileyi koyacak yer aradı bir süre. Zira Anadolu kültürünü yansıtan örgülü, kırmızı, siyah motifli kilimlerle döşeli şark köşesinin, en nadide eşyasıydı nargile. Ayhan, ‘L’ şeklindeki salonun küçük bölümünden kaldırdığı nargileyi, bakır tepsisiyle birlikte oturma takımlarının ortasındaki, üzeri camlı, orta sehpasının üzerine özenle yerleştirdi.
*********DEVAMI SAYFAMDA*********
