Yine bir ucu sensiz bir gece, yine mutsuzluğa meydan okuyan duygular ve yine ellerine vurgun bir yürek türküsü yankılanıyor ıssız gözlerimde.
Yanımda olmayışın ne acı. Yazık ki zaman dindirmiyor coşkun anlatışını sensizliğin. Yüreğine öykünmüş bir damla sızı sarsıyor gövdemi. Ayrı bir dünya hayali, parmak uçlarından göğsümün çeperine dökülüyor ılık ılık.
Gözlerindeki pırıltının bir anlamı olmalı. Birşeyler anlatıyor olmalı dingin gözbebeklerin. Gri bir sabah esintisine kapılmış bir sevda hayali perde perde dökülüyor üzerime...
Vücudunun terli coğrafyasında, buram buram sen kokan bir yolculuk arzusu dudaklarımı kavuran, ıslak dudaklarımın arzuladığı tenin kokan bir yaşam.
Sana sarılabilme umuduyla ürperiyor içimdeki gezgin yaşam. Karnında başlayıp, bacak aranda biten bir gül bahçesi erotizminde saklı yaşayabilme arzusu. İmgesel bir seviş, kıyasıya bir sevişme ya da arzulu bir oynaşma hastalığı sana giden yol. Kenarında erguvan baharına tutulmuş zemheri ayazı.
Durmamacasına süregelen bir koşma ışıltısında kayıp duygular. Her an; sana kalkan son vapuru da kaçırma endişesi. 'Keşke ölmeseydim! ' de adı geçen yaşayabilmenin kederi. Korkuların yansıdığı zamansız bir vazgeçiş.
Dedim ya, bir tutam aydınlık esintisiyken içimde, ışıl ışıl bir yalnızlık şarkısı oluverdi mutsuzluk.
..
Bu kış çok yağmurlu olsun istiyorum
Küçük nehirleriyle aksın gitsin elemler
Puslu,gri bir gökyüzü örtsün başımızın üstünü
Mis gibi toprak kokusunu çekelim içimize
Çizmelerimizin altında dansetsin damlalar
Yağmur gibi berrak olsun günlerimiz bu kış
Unutalım hatırlamak istemediğimiz ne varsa
..
Üzerinde otlar yeşerebilen
Gri-siyah kayalar yalnızlığa alışık
Selamsız sabahsız geçip giden gemiler
Deniz kuşlarının umurunda değil
Yuttuğumuz sudaki tuz
Bir kaç damla huzurdu aslında
..
Üzülme Hasankeyf, üzülme Belkız,
Dayan Fırtına Vadisi.
Diren Bergama, sıkı dur: Bolu, Düzce, Gölcük, Yalova…
Bekle gri kentimin Kırkikindi Yağmuru.
Kütük yorgunluğunu,
Yayla uykusundan kalkarak atacağız.
Tamamlanacak resimler,
..
güneş batarken gel
gri bulutlar kan rengine dönerken
ve bahçedeki menekşe henüz küsmeden
yağmur gibi bastırarak birden
sabahları erkenden,
ya da akşamın kollarında gel
..
Hayata devrik basliyorum cumlelerim gibi.
Seni seviyorum demenin yollari degisiyor bende,
Kimi zaman bir deniz ozlemini,
Kimi zaman mavisine koyuyorum gokyuzunun, yasadigim seyleri.
Gri bir istanbul sabahiyla baslayip gune,
Kızıla dönen güneş rengi saçlarınla bitiriyorum kendimi
Her zaman gece oluyor,
..
Bütün hesaplarım alt üst oldu.
Sen giderken hiçbir şeyi görmedi gözüm
Bir tek gözyaşlarımı bıraktın da geriye
Şimdi elde var hasret
Elde var hüzün
Takvimler on beşinde bir eylül sabahının
..
Dalgalı bir okyanus yüreğin,
Nice can beslenir içinde,
Rengarenk kovuklarında,
Özlem birikir.
Masmavi bir buluttur bakışın,
Umut aydınlığıdır yaydığı,
..
İstanbul'un sabahı dumanlı sisli,
ne zaman akşam olur,
örter zifiri karanlık
çirkinliklerin üzerini.
güzelliklerin dizginlendiği,
denizin mavisinin gri olduğu zamanı.
İstanbul'un dumanı sisi biter mi?
..
06 Ocak 2013 Pazar 09:26:49
Düşünen Düşünürlerin Düş Ürünleri ile ANADOLU İÇİN YÜRÜMEK! .
= 000.022 =
Düşünen Düşünürlerin Düş Ürünleri ile ANADOLU’DA İLERLEMEK! .
“YALNIZLIK” Adlı Romandan:
..
06 Ocak 2013 Pazar 10:57:14
Düşünen Düşünürlerin Düş Ürünleri ile ANADOLU İÇİN YÜRÜMEK! .
= 000.024 =
Düşünen Düşünürlerin Düş Ürünleri ile ANADOLU’DA İLERLEMEK! .
“YALNIZLIK” Adlı Romandan:
..
SENİNLE BULUT OLMAK
Seninle güneşi doğurmak, ayı batırmak
Yer değiştiren bulutlar sinemasında
Hem seyirci, hem oyuncu olmak,
Bazen belirip, bazen enginlerde kaybolmak.
..
Karanlıktan!
Çıkmak istedim,
Camsız duvarlarımı,
Beyaza boyadım,
Siyahtan!
Kurtulurum diye,
Sadece;
..
Sıcaklık, mutluluk, sevgi,
heyecan, iyimserlik, güven,
zerafet, umut, fedakarlık,
beyazdır...
Soğukluk, mutsuzluk,
riyakarlık, kötümserlik, kin,
..
gri köprünün lodosa bakan yamacında,
oltanın üç kağıtçı tarafını daldırmıştık
içi karadan çok pislik barındıran denize.
tepemizde aydınlık bir gökyüzü
ve aç martılar dolanıyor
bütün masumiyetlerini kaybedercesine.
bizse; birden çok balıkçıyla,
..
ölümün rengi gri.
bir de özgürlüğüm var;
senin ve onun adı mavi;
gökyüzü ve deniz gibi.
..
Bu sabah gri uyandım
sızamadığım maviliğin içinde.
Ne yeşildi baktığım
ne de siyah gördüğüm.
Kızılım toprak
..
Gelme üstüme kahverengi hüzün
Gelme üstüme yeşil ayrılık
Gelmeyin üstüme toplumun baskıları
Kara kara
Yüreğimi yara yara
Gelme üstüme gri kıskançlık
..
Kim Yarattı İnsanı; DÜŞÜNCELERLE OLGUNLAŞIR DEYİ? .
VATAN SATHI DOSTLUĞU; Aşk ile Anar İken Umudumuzu:
Gökteki Gri Renk Uyumlu Rota ile Yine Aşk Bulutu! .
Düşmeden Yıldırım, Yanmadan Orman; Aşkı Ne Güzel! .
Bir Acil Durum Olmaksızın Günlüğe Not Düşüvermek! .
..
I
Deselerdi inanmazdım; çocukluğumun son, gençliğimin ilk günlerinde bir kentin anlamının,anlamlandırmalarının bu kadar dar, sıkıcı olabileceğini.Ayrıntılarda bile kaybolmak meğersem ''kır'a'' özgüymüş; ormandaki ağaç misali.Oysa kent büyük bir yığınsa da o kadar da bir kopyaymış: her şeyin aslında birbirinden tamamen farklı olmasına rağmen.Duyumlarım kentin beton bakışlarında gri bir sertlik algılıyor; ve geçiş'genliğin olamadığı bir yerde derinlik de bulamıyor.Tüketimlerin binbircesinin, ve her gün kopya da olabilse yenisinin, yaşandığı bu kentte ''yaratımların sınırlarında dolaşımının'' kaygısı var her'alde: üretilenlerin sürümünde, malların pazarında,azınlık alıcının beklentilerinde,çoğunluk alıcının gerçekleştirebildiklerinde.....
II
Küçük bir sahil kasabasının özlemini neden silemiyor, büyük bir sahil kasabası olan bu kent? Düşlemlerimin kumsalının enlemesine boylamasına geniş yolu boyunca, ufukta gördüğüm o kalabalıklar, neden; sadelikleri, dokunulmamışlıkları ve yaratma ihtimallerini özletir oldu.Gerçekleşenlerin dışlayıcılığını, kalabalığın sakat örgenliğini, basamadığın toprağa yabancılaşmayı, daha kırdayken, çocuğun ilkel bilinciyle, en azından, kavramasam da sezebildiğimi hatırlıyorum; ama anlatmak istediğim ve anlayamadığım, nicel olarak yığılan bu kalabalığın neden ben de bir türlü nitel dönüşümlere yol açamadığı... Beni rahatsız eden de, yalnızlığımın diyalektiği olarak gördüğüm, kentin yığılmışlığının da büyük bir yalnızlık olması.Yığılmışız, yığılıyoruz: Tıkılmış bir çöp torbası gibi bu kente, ve bütünlenemiyoruz; en yakınımız, arkadaşımız, işimiz, odamız, penceremiz, her günkü mücadelemizle; bütünleşmek bir yana kendimizden bile ayrılıyoruz, mekanik uzantıların fiziği yoran ruhu unutturan, oldukça çok ama sığ düzlemlerinde...
..