Kahve renginde ve çay tadında bir gün...
Gün bulanık gri renkli
Gün kızıla benzer tütün renkli
Ve gün ilerlemiş bitecek gün duman duman
..
Yaşam
gece üçte masmavi denize girmek
yemyeşil dağları gezmek
bulut gölgelerini izlemek,
rüzgarın, dalgaların müziğini dinlemek
kahvaltıyı güllü bir masada yapmak
tertemiz carşaflarda yatmak
..
Saçları kuzguni siyah,
Gözleri gri fırtına,
Bakışları bir şimşek,
Tebessümü yıldırım.
Titretir yüreğimi yürüyüşü,
Aklımı başımdan alır endamı.
Belden yukarısı cilve,
..
ilk yaz asılır perdelere
aşkamdan kalma kederlerle solar gün! ! yangını hicaz sevişmelerin...
kurutulmuş kederdi payına düşen...buluşurdu gün kararınca..ihanetiyle! ! ..? dolaştıgı yollarda izi kalırdı ömrünün...sevdası kendinden muzdarip sevinci kendi bilirdi..!
şimdi kederdi payına düşen.. ihanet gülüş biriktirir..parmagında kederin tadı..
'seni seviyorum'diye güne başlardı tanrılar..sevgilisini çıkarırdı kum saatinden sevişirdi dünyayla! ! ..gri tadında
okyanuslara sevdalanmıştı çogu kez...bilirdi ıslak öpüçüklerin annesini kızdırdığını..!
..
Aşk ölümden sonra sürer mi diyenler oluyor bana
Benimki sürüyor arkadaş hem de inadına inadına
Hala hatırlıyorum ilk gün heyecanıyla buluştuğumuz
Çekingen tavırlarla otururken etrafına baktığın günleri
Yaşıyorum ikimiz adına ne varsa atamadım sende olanları..
Gökyüzü karanlık güneş saklamış yüzünü bu sabah
..
Yol kenarına itilmiş
Karlar kadar griyim
Belki hep gri yağdım dün gece
Kirlettiğin gökyüzümden inerken
Ya ben ölürsem demiştim
İşte öldüm sende
..
toprak gri
dağlar kaya
ağaç cılız
köpek kurt
tepeler pusu
gökler pus
hasret ve keder boğazımda
..
Kış olmaya yüz tutmuş bir mevsimin gökyüzüyüm ben.
Gecem gece,
Soğuğum soğuk.
Lakin, yağmıyorum hiçbir zaman.
Dökemiyorum içimi.
..
yaşamak
bir aziz gibi
gri kentin
sokaklarında
kirlenmeden dolaşmak
direnmek
darbelere inat
..
Gri bulanık bir gökyüzü dışarıda
Sünger gibi çekmiş ümitleri hayat
Alıcı kuşlar olsa da hayat denen o ucubede
Ne zaman istesek yağacak üstümüze
Bir güvercin kanadında haber yollasak yeter
Zamanında görülmezse ümit yüklü bulurlar
Sezdirmeden kayıp gidecek üstümüzden
..
Hangi ay doğuyor yeraltı kadırgalarının serencamında
ki sencelerdedir taç yapraklı o suretin dövgüsü.
Umutsuz döşeklerimizde
Dimaşk'ın halifeleri ne onulmaz altın ateşlerin
ne de gri zeminin der:
Vaktiyle safran kopyalarının
her bir cildinde pıhtılaşan siyaha,
..
Seni sevmek Üsküdar’ın dar sokaklarını sevmek kadar eskiydi.
Senden giderken bir eskiden silkelenir gibi gittim. Bıraktım seni geçtiğimiz sokakların kaldırımlarına. Arkamdan seslenen sen değil, rüzgârdı. Ağlayan ben değil, yüzüme çiseleyen yağmurdu. Hüzün, doğuşunu gözlerime bırakmadan, fırlattım onu yokuşlardan akan yağmur sularına. Çamurlara karışmasını seyretmedim dahi.
Alışılmış bir günün doğuşuydun. Bilindik bir akşamın ezber bozmayan çöküşüydün.
Bir ağaç devriliyorsa bu şehirde, sendin yüreğimde devrilen. Kurşun sıkılıyorsa bir ölüm mahkûmuna, sendin öldürülen yüreğimde. Bir çocuk ağlıyorsa annesizlikten, sendin gözyaşlarını avuçlarıma bırakan. Yardım isteğiyle elini uzattığında bir ihtiyar, senin elindi tuttuğum. Açtığında ellerini bir yakaran duaya, sen olurdun o dua benden akan. Pencereler kapanırken evlerin, kapanan sendin gözlerimden. Gün doğuşunda güneş ışığını yüzüme değdirdiğinde, senin nefsindi yanaklarıma değen. Ağaçların dallarında şakıyan kuşlar senin hikâyeni fısıldıyorlardı. Derin aynalarımda görünen kahramandın. Sinemde duran laleydin. Devşirdiğin gönüldüm. Gözlerimden akan nehirdin. Ekinler tarlalarda açınca, sen doğuyordun zamanlarımın içine. Kalkanlarım inerdi senin bakışlarının altında. Hürriyetim sen oldun. Mahkûmiyetim sen oldun. Bu kadar sen olmuşken ben, bende yittin sen. Senliği taşıyamadı bendeki bu ben. İlk rastlaştığımız gün gökyüzü en berrak zamanını yaşıyordu. Gidince senden, Üsküdar kızıl bir yağmur bırakıyordu sürüklenerek geçtiğim sokaklara. Ayaklarım denizin kenarlarına değince, iliklerimde bir ayrılık şarkısı çalmaya başladı. O şarkıda sen vardın. Söyleyen sendin. Söz sendin. Müzik sendin. Şarkınla yankılanarak kayboldun denizlerin dibine. Bıraktım seni yüreğimle denizdeki mezarına. Ne zaman değse artık gözlerim denizlere, aklıma gelmez oldun. Sen var mıydın bir zamanlar, düşünemez oldum. Bu kadar mı eskiydin, seni sevmişken anmaz oldum. Bir eflatun ikindisinde yitirilecek kadar mı olmuştun. Ay ışığında dönmemek üzere kaybolacak kadar mı olmuştun. Tutuşan gökkuşağının renklerinde tek gri artık sen mi olmuştun. Taç etmişken seni başıma, tahtımdan indirilen mi olmuştun. Boynu büküklere mi verilmiştin. Bilemedim. Bilmek istemedim. Sana ait tüm kapılar, pencereler kapandı. Kilitlendi. Anahtarlarını kaybettim. Beklide bilerek kaybettim. Mutluluk olacakken sen en kuytu anılarımda, en unutulan oldun. Geceler artık senin yerine yıldızlarla donanıyor. Sahillerdeki kum da su da artık sen değildin. Rüzgâr ve güneş kendisi olmuştu. Gözlerimi kapattığımda, rüyam değildin. Uyurken tutunduğum kol değildin. Yaşamak için umudum değildin. Yitirmiştik onları. Her şey sen hariç bende kaldı. Düşümün karanlık dehlizlerine indin. Oranın sakini oldun. Sarı benizlilere karıştın. Kırmızıyı giydirdim sana. Acını görmemek için gözlerimi kaçırdım. Denizdeki mezarının yerini unuttuğum gün tamamen öldün. Takvimlerdeki yapraklar düştükçe, hayalinde silikleşti. Her şey iken hiçbir şey oldun. Mezar taşına tek bir kelimeyi bıraktım. Elveda. Vedalara arkamı dönemedim hiç.
Seni sevmek bu kadar eskiydi.
..
Ben küçüktüm,herşey kocamandı.
Hayallerim öylesine büyüktü ki boyum yetişmiyordu görmeye.
Ben küçük ellerimle yağmur damlalarını topluyordum
Gri-yeşil sokaklarda..
Aslında ne kadar saf,büyümemiş bir çocuk
Ve ne kadar ürkek olduğumu..Bu hayata dair.
Sevinçlerin bir,acıların ayrı hikayeleri..
..
gökyüzü alabildiğine senindir artık...
unutulmuş bir aşkın enkazında bir başına sen,gri bulutlar
yalnızlığın girdabında aranıp durursun neyi niçin aradığını bilmeden,oysa aradığın kendinden başkası değildir
unutulmuşsun
şimdiye kadar içine sindiremediğin
kabullenemediğin diyelim
..
Tuval olayım
Hayallerin, gördüklerin
Düşsün üstüme
20 yıl fırça darbesi yetmedi
Tamamlanmadı resim henüz
Çok boşluk var
Bilmem nasıl dolar
..
Çok sevmek sessiz kalmaktır kimi kez,uzak kalmaktır özlemin ateşiyle kavrularak...
Tarlada güneşe karşı çapa çapalamaktır,
Yağmurdan önce gri bulutlarda şimşek çarpmasıdır.
Sevda öğle birşey ki anlaşılmaz bulmaca,
Karadenizin dalgaları gibi azgın,çoşkun akan sel gibi yıkıcı,gece gibi karanlık yalnız,
Çocuk gibi kimsesiz.
Felek gibi aldatıcı,yaşam gibi acımasız kaypak....
..
yağmur...
hüzün damlaları huzurla toprağa düşer gibi,
yaşar gibi her zerresinde kadın kokusunu,
aldanmışlık,ıslanmışlık,yaşanmışlık...
bakire bedenlerin yosma ruhlarında çınlayan kahkahalar,
..
İhanetin rengi sarı
İhanetin rengi siyah
Kahverengi, gri
Bilemiyorum
İhanetin rengi yok
Tarihi yok, hafızası yok
Vicdanı, beklentisi yok
..
pike yapan
gri martı,
az sonra
simidini kapacak.
ha gayret,
bu defa şansın dönsün
çelimsiz karabatak.
..