20 Temmuz 1961- (SEVGİ-SAYGI-SAĞLIK)
  Sonsuz gerçeklikte aşkı bulursa,
Aynı kalpte erir gönül yarası.
Uçsuz yangınlarda hasret olursa,
Seli, sele verir gönül yarası.
Leyla, Mecnun yapar aşkın izinde,
Sisli yola  sapar  gelin, kızında,
 
Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir  ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...  
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...
Devamını Oku
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Yine içli bir hasret şiiri daha okudum kaleminizden Gürsel Bey... Duygusu ve yapısı ile güzel bir çalışma... Yüreğinize sağlık... Kutluyorum sizi...
Tebrikler dost kalem...
Gönül
Çeşit çeşit rengârenktir,
Gülistanda güldür gönül,
Sımsıcacık cana denktir,
Çiçek çiçek baldır gönül.
Bakış onda sihir onda,
Gürül gürül nehir onda,
İnsan denen şehir onda,
Aşkla yanan dildir gönül.
Gönül aşktır ten örtülü,
Yavuklunun yâre tülü,
Sevda bahçe gönül gülü,
Kimsesize eldir gönül.
Erenlerin postu gönül,
Kırılgandır testi gönül,
Veren elin dostu gönül,
Sığınacak daldır gönül.
Yan komşuda aç olursa,
Her köşe kap kaç olursa,
Sokak sokak suç olursa,
Sırtımdaki züldür gönül.
Gönül petek bal yeridir,
Hem melektir hem peridir,
Karşılıksız hoşgörüdür,
Mevlana’ca haldir gönül.
Gönül gözüm... Kapkarayım,
Açılmazsa beş parayım,
Gönlüm sızlar ben yarayım,
Beni yâre bildir gönül.
Veysel’dendir benim sazım,
Yunusçadır gönül gözüm,
Pirler bizim Abdal bizim,
Yarenlerle öldür gönül.
Duygularım beste beste,
Kalbim kırık... Ruhum hasta,
Ecel günü son nefeste,
Ömer ide güldür gönül.
12.06.2006 Bursa
Ömer Ekinci Micingirt
Halk şiirinde başarılı olduğunuzu söylemeden edemeyeceğim.Sadece uyak yapma kaygısıyla sıralanmamış dizeler.Söz yığınından ibaret değil.Sanki anlamlar uyağı oluşturmuş gibi.Başarılı bir çalışma.Sevgilerimle.
Talih izin vermez serde kalmaya
Kader mühür vurmaz seni almaya
Lokman hekim gelse çare bulmaya
Bende büyür durur, gönül yarası...
Maalesef çaresi yok bu gönül yarasının. Yüreğine sağlık...
hiç bir hekimin çaresini bulamadığı tedavisiz dert gönül yarasını ne güzel nakşetmiş şairim yüreğiniz yarasız olsun saygılar
Kimine serbest yakışır,
kimine hece,
şiir,
tam bir şairce,
Kumaşı ustaca işlemiş şair,
Bu şair,
şiir adına gerçekten tebrik edilir....
Sevgili Kardeşim : Gürsel Güveloğlu.
6 + 5 = 11 abab, cccb, dddb, eeef. kusursuz bir hece şiiri tebrik eder başarılarınızın devamını dilerim. Her şey gönlünüzce olsun. sevgi ve saygılarımla.
İkinci Tam Puan Tekirdağ'dan.
Dr. İrfan Yılmaz.
Harika dizeler...Yazan kalemi tebrik ediyorum.Saygılar
Bu şiir ile ilgili 8 tane yorum bulunmakta