Aramızda anlaşılmayan ne vardı?
Engin miydi, yüksek mi gönül duvarı?
İlk tuğlayı kim koydu?
Nasıl sıvadı betonu soğuk elleriyle?
Tutsak olduk kendi duvarlarımızın ardında.
Yürekle örüleni aşmaya güç yetmezmiş.
Lütfun içindeki nankörlüğü uykudan uyandırdık
Sevgi fazlalığı içinde yokluğu yaşattık birbirimize.
Dürüstlüğü silah gibi kullanıp,
vefayı alnından vurduk.
Sevginin ucunu sivriltip,
Aşkı delip geçen zehirli bir mızrağa çevirdik.
Kalp kırılır, gurur kırılır,
Elin, kolun, özgüvenin kırılır.
Sonra bir bakarsın,
Paramparça olmuşsun.
Toparlamaya çalışsan,
Hangi parçayı nereye koyacağını bilemezsin.
İçimin yavaş yavaş soğuduğunu hissettim,
Bu his için çok üzgünüm.
Sensizliğe alışmaya başladım.
Buna sebep olan yokluğuna kızgınım.
Ama yine de,
Nefret edemiyorum senden.
Aslında verdiğimiz tek zarar kendimize değildi,
Etrafımıza da kalıcı hasarlar bıraktık.
Kendi ördüğümüz duvarların dibinde yeşeren papatyaların yapraklarını yolduk.
Çiçeğe değil keşke birbirimize sorsaydık ne kadar sevdiğimizi.
Meğer ne çok Anlatmayacaklarımız varmış birbirimize.
Ahlarını aldığımızdan beri,
Papatyalar da hiç affetmedi bizi.
Her gördüğünde,
Sevgi katliamına sebep olan insanlığın,
Suç ortağıymışız gibi, nefretle bakar oldu gözlerimize.
Başımı öne eğip,
Kirpiklerimin arasında kalan
Son huzuru da harcarken bitti,
Bütün mutluluk stoklarım.
Oysa ki ikimizi de içerde tutan,
Sevgiyle örülmüş bir gönül duvarı her şeyi çözecekti.
Ben, bana rağmen kendimi iyileştirmeye çalışıyorum.
Yolmadan duvarımdaki hiç bir bitkiyi.
Sen de benim gibi papatyaları incitme, emi?
Gönül KütükKayıt Tarihi : 26.11.2025 14:47:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!