O gece, sandıklar çiçek açtı İstanbul’un kalbinde,
Her mühür, bir yıldız oldu; sayılar ışık dansetti.
Bir adam, “Halk benim” dedi, denizler aynasında,
Sözü bir güvercin oldu, uçtu kulelerin üstüne…
Sonra ansızın
Demir kapıların gölgesinde sandık büyüdü,
Hukuk, kırık bir aynaya döndü.
Tutuklamak istediler ışığı,
Ama ışık, tutsak edilmezdi!
Beyaz gömleğiyle girdiği zindanda,
Duvar taşları fısıldadı:
“Burada zaman, çürüyen bir meyvedir,
Ama senin duruşun kök salmış çınar gibi yeşil!”
Elleri kelepçeli, yüreği İstanbul’un rüzgârıyla dolu,
Bir kentin nabzıydı avuçlarında tuttuğu…
Gerçeküstü bir karanlık çöktü şehrin üstüne:
Köprüler kâğıttan uçaklara dönüştü,
Boğaz’ın suları, mürekkeple yazılmış şiirler gibi aktı,
Kız Kulesi'nin gözyaşları dondu, saat 3'de bir kabus!
Ve bir buldozer, halkın oylarını yutmaya geldiğinde,
Toprak ananın göğsünden fışkırdı kırmızı karanfiller!
Hapishane avlusunda bir çınar,
Yapraklarıyla saydı direnen günleri.
“Unutma” dedi ağaç, “Sen topraksın,
Biz ise senden filizlenen binlerce tohum…”
Mahkeme salonu daraldıkça,
Sokaklar, bir insan deniziyle genişledi!
Şimdi bak
Zamanın kırık bileği sarılmış bir umutla,
O adam ki; gölgelerin içinde ışık oyuyor,
Taş duvarlara “İstanbul” yazıyor parmak uçlarıyla.
Tutuklamak istediler geleceği,
Ama gelecek, onun soluduğu nefesteydi!
Kayıt Tarihi : 9.6.2025 21:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!