Görkemli kapıların arkasında,
Sesini unutmuş bir yankı gibi duruyorum.
Ellerim ceplerimde, ceplerim boş,
Cebimde birikmiş birkaç eskimiş cümle.
Kim bilir, belki de hiç kurulmamış kelimeler…
Rüzgârı takip eden yapraklar gibi,
Bir yere varamayan adımlarımla yürüyorum.
Saatler, omzuma yüklenen eski borçlar gibi,
Ne ödenir, ne unutulur…
Ve her akşam, biraz daha düşer üzerime.
Şehir, gürültüsünü içime dolduruyor.
Bir kornanın içinde kaybolan hayaller,
Neon ışıklarda yarım kalan hikâyeler,
Ve köşe başlarında bekleyen zaman…
Ama bekleyen ben değilim,
Ben çoktan geçip gitmişim.
Bir yol var önümde, adı konmamış,
Ne geri dönülür, ne ileri gidilir.
Bir tren düdüğü çalıyor uzaktan,
Kalkmaya niyeti yok,
Binen yok, inen yok…
Sadece duruyor,
Tıpkı içimdeki eski bir his gibi.
Bazen kelimeler düşer avuçlarımdan,
Bir çakıl taşı gibi suya,
Dalgalarına bakarım uzun uzun,
Ama hangi cümle en son kayboldu,
Bunu hatırlamam.
Ve biri sorsa, kim olduğumu,
Susardım.
Çünkü bilmem.
Belki bir yolcuyum, belki bir durak,
Belki de sadece,
Gölgesini kaybetmiş bir ağaç…
Kayıt Tarihi : 1.7.2025 15:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!