Karanlığı alıyorum ellerime,
Çarşaf yapıp avuçlarımda topluyorum.
Sonra yorgan oluyor
Ve örtüyorum üzerine,
Sevgilim seni değil,
Yanlış anlama.
Bir şeyler oluyor Müzeyyen
Tuhaf şeyler oluyor.
Ben hissederim hem.
Şuramı bir acı yokluyor.
Ama şurası neresi?
Bilmiyorum.
Ellerim sızlıyor sevgilim. Ellerim saçlarına dalıp o asi tutamların arasında gezintiye çıkmak istiyor. Ardından yüzünün her tarafını gözlerimle ve sana dokunmak için sızlayan ellerimle arşınlayıp kafama tekrar tekrar kazımak istiyorum görüntünü. Ne kadar zor olduğunu bilsem de dudaklarımı boynuna bırakıp seni kokladığımı hayal ediyorum düşlerimde. Ve biliyor musun kokun hiç değişmemiş sevgilim. Yine aynı parfümü kullanıyor ve ciğerlerimi kavurmaktan vazgeçmiyorsun. Oysaki düşlerimde değilde Şu an şu dakikada nasıl bir kokuya ev sahipliği yaptığını bilmek isterdim. Seni gördüğümde, yanımdan geçerken vücudum işlevlerini yapmayı unutuyor çünkü. Her seferinde ciğerlerimi patlatan bir sen kokusunu çekmek yerine nefesimi tutuyordum. Böyle olmamalıydı sevgilim. Özelliklede gözlerin gözlerimi teğet geçmemeliydi. Gözlerimin içine bakmalı ve bana kaçırma o gözlerini benden demeliydin yine. Çünkü rüyalarımda hep öyle söylerdin.
Ama adı üstünde. Rüya işte. Gerçek olmasını dilerdim.
----
Gizem KARACA
Hiç okumayacağını bilerek yazıyorum bu cümleleri. Sıcak bir temmuz ayının rüzgârlı bir akşam vaktinden. Rüzgar saçlarımı okşuyor biraz. Ve biraz da ellerini özlüyorum. Biliyorum ellerine hiç dokunmadım ama hiç dokunmadan da sevilebilir, özlenebilir bazı şeyler. Ve bazı şeyler öyle dokunur ki insana. Anlatılamaz. Biraz da kokunu özlüyorum ama sırası değil şimdi bunun. Onun için başka bir defterin başka bir sayfasını kullanacağım. Tam karşımda pencerenin pervazına tutunmuş bir kelebek var. Ondan bahsetmek istiyorum. Saatlerdir beraberiz. Bir türlü uçup gitmiyor. Terk etmiyor beni. Hoş, bende kovamıyorum ya kelebeği. Bakıyorum sonra. Kelebeğin rengi turuncu. Üzerinde siyah beyaz benekler var. Ve kötü olansa benim sevdiğim rengi bilmiyorsun. Bunu düşünüyorum. Senin sevdiğin rengi bilmekse koyuyor bana.
Belki biraz kırmızı seviyorum belki de mavinin farklı bir tonunu. Bilmiyorsun. Sorun değil. Bende hislerini bilmiyorum. Bilememek acıtıyor ama alıştım artık. İnsan nelere alışmıyor değil mi? Ve tam şu anda ne kadar insan olduğumu sorgulamaya başlıyorum. Ne kadar insan olduğum konusuysa tartışılır. Bu gece de bu konuyu tartışacak bir sen olsun isterdim yanımda. Ama yine yoksun. Ama şimdi izninle, kokunu sayfalara dökmem lazım biraz.
----
Gizem KARACA
Sana düşman değilim ben
Sadece sevmeyişin beni
Dolduruyor içime
Biraz kin, biraz da nefreti.
Sadece sevmeyişin beni,
Azıcık sevsene beni.
Uyku tutmuyor hiç
Bu aralar sen uyutsana beni.
Terliklerimle gelsem sana
Sevdiğim.
Sevgilim.
Şu sıralar herşey üzerime üzerime geliyor. Lakin sen gelmiyorsun. Sen hiç gelmiyorsun. Derdim, sıkıntım çoğalıyor bir bir. Sen bilmiyorsun.
Ben çok üzülüyorum.
Sokaklar boş,
Kimsecikler kalmamış.
Fakat nedendir bilmiyorum,
Gözlerim yolda.
Biliyorum.
Saçtı şimdi sonbahar yapraklarını,
Selam getirdi rüzgarlar güze.
Akşam dikti göğün yırtıklarını,
Artık sevdanın en hüzünlüsü kaldı bize.
Seni sevmek;
Kaldırımlara şiir yazmak
Ya da eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprakla,
Ağır ağır çıkmak değildir merdivenleri.
Seni sevmek; seni sevmiş olmaktır işte.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!