Üstümüze domates damlatıp umurdamayan çocuklardık.
Kahve içersek kararacağımıza inandırıldık.
Kahveden korkardık.
Arkamızdan ağlamasın diye tabağımızda pirinç tanesi bırakmazdık.
Işıklı ayakkabılarımızı yere vura vura yürür, pili biterken üzülürdük.
Defterleri kaplanırken, merakla izler afilli etiketlerimize adımızı yamuk yazardık.
Beslenme çantamızda süt kokusu,
Tenefüs zamanlarını beklerdik.
Ne çabuk büyüdük!
Ne çabuk düştük hayat denilen telaşın içine, ne erken başladık yaşamaya..
Nasıl bu kadar kirlenebildik?
Yalan söylemeyi ve ihanet etmeyi büyük şehirlerden öğrendik.
Bazıları kadar şanslı olabilseydik bu kadar kırılgan olmazdık belki.
Sokaklarda sabahlamamış biri için,
Merak edilen biri için hayat daha mı kolaydı bilmiyorum.
En son ne zaman merak edildiğimi bile hatırlamıyorum.
Eğer tek bir kişi bana yolu gösterseydi bu dünyayı kurtarabilirdim.
Benim savrulmuşluğuma özenen insanları dikkatle izledim.
Kimsesizliğimi özgürlük sanıyor olmalarına gülümsedim.
İstediğimi yapmıyordum, istemediğimi yapmak zorunda kalıyordum.
Gittiğim şehigeziyordu rler beni aslında..
Hep kızdım hava karardığında evde olması gerektiğinden yakınan insanlara.
Hiçbir yerde olmak zorunda değildim ve bu en kötüsüydü.
Benim gibiler için günaha girmek biraz daha sıradandı.
Biraz daha meyilliydik cesetlere...
Ve biraz daha fazla korunmaya ihtiyaç duyuyorduk..
Bu yüzden az konuşuyor, öfkeli bakıyorduk.
Tek hatalı adım bizi müthiş bir azrail yapabilirdi.
Aşık olmak da bize göre değildi.
Taşıyamazdık bir kırgınlığı daha.
Biraz daha kızsak alev alırdık.
Bir darbe daha vurulsaydı sırtımıza intiharların kucağında sabahlardık...
Ve daha neler vardı hakkımızda bilmediğiniz, yazamadı
Halil YurtsuzKayıt Tarihi : 21.4.2013 19:45:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Anlatımınız çok güzel, çok güçlü...
Kutluyorum sayın Halil Yurtsuz...
TÜM YORUMLAR (2)