Seher vakti, günün en sevdiğim saatleri.
Yine güneş doğarken mutfakta sigaramla buluyorum kendimi.
Gün ışığı sızıyor, göğüs kafesimdeki mahkumların hücrelerine kemiklerimin arasından.
Çöz zincirlerimi, serbest bırak beni.
Tüm kurşunları bacaklarıma sıkıyorum yine.
Çare bulacakken yalanlar söylüyorum kendime.
Sana mı kıyamıyorum, bana mı bilmiyorum.
Belki ben esarete alıştım, sen terk et mapushanemi.
Şiirler yazıyorum, nâmelere dermanım yok.
Sicilim, eşkâlim temiz; artık fermanım yok.
Kimseye borcum harcım yok.
Sen yoksun.
Varsın ama yoksun.
Yok.
Yok.
Yok.
"Cefanın sefası bu" dediler. Dedim ki: "Noksan var."
Ben böyle bir sefa sürmek istemiyorum, savaş meydanında ölmeliydim.
Seni kendimden koruduğum için kendimin kendine kastı var.
Tek kelime etmene gerek yoktu ama bu halimi görmeliydin.
Keşke ben bunu görmeseydim; soluk borumda duman tortu, tam dört düğüm.
Dizlerinde ölmeliydim... Savaş bitti, böylesi intihar sayılır.
Şerefime tükürmek istiyorum, biliyorum bundan daha güçlüyüm.
"Ben sevdim, eller aldı, niye ben ölmüş müyüm?"
Ağlarken bana sarıldın, gülerken ona.
Yakışık olmuyorum böyle kıyaslamalara.
Ne kendini ne kendimi küçük düşürtme bana.
Git diyorum.
Git.
Git.
Git.
Bilmeni istedim sadece, bilmeni.
Biliyorsun, hissetmiyorum; soğuk kanlı bir katil gibi.
Unutmak zor iş değil de,
Diyelim ki unutmak istemedim seni.
Kayıt Tarihi : 6.6.2025 00:15:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!