Aktık Her Zamana Biz Şiiri - Salim Diyap

Salim Diyap
272

ŞİİR


19

TAKİPÇİ

Aktık Her Zamana Biz

Çoğu kez
sessizdir sohbetler özlenenle.
Özlem konuştuğunda örneğin,
işte o an
uzamış özlemine hürmeten
dokun, okşa,
kutsal bilerek sevgilinin tenini.
Ve
yitip giden dostlarına
akıt gözyaşlarını.

Utanma,
insan olmanın özelliğindendir
ağlamak çaresizliklerde.

Unutma,
umuttan devinen
bir tekerlektir dünya,
bir çocuğun vura vura çevirdiği.
Vardığı yer
utanılası olmasın,
vardığı yer
yakışsın çocuksu düşlerine.

Varmak istediğin yer değilse vardığın yerler,
hayatın bir yüzü de oradadır.
Bekleyenler
gelenleri ağırlamaz her zaman.
Sen onlara yabancıysan,
onlar da sana yabancıdır.

Düşlerinle ayrıl
yola koyulduğun her yerden.
Bil ki,
geri dönsen de bir gün
aynı olmayacak terk ettiğin yerler.
Ki sen,
çocuksu düşlerini adamışsın bu terk edişlere.
Zamanın sırtında yolcusun,
hiçbir mekân senin değil.
Dile düşmüş deliliklerinle yoldasın
ve yol,
inatçı düşlerine bakarak çizer güzergâhını.

Dostum, biz
her koşulu zorlayarak el verdik hayata.
Hedefi bilmekti gözlerimizi keskin kılan.
Hayattan öğrendiğimiz yıllara sığmaz;
acılarımızı es geçtik,
yine de kederlendik
zamansız giden dostlarımıza.
Ömür denen nehirlerimiz
özgürlüğe,
eşitliğe,
sevgiye aktı.
Biliyorduk,
hayat bir gün bizi yarı yolda bırakacaktı.
Ondan
yüreklerimiz kıpırdadı beden kıpırdamadan.
Öfkemiz yaramıza denk oldu.
Acılarımızdan
sesimizi gür kılacak
nefesler aldık.
Söyleyecek söz, dilimize dolanmadı hiçbir zaman.

Mahmuzlar saplayarak zamana,
bir kasırgayı dizgininden tutarak,
hiç uğramadığımız topraklarda,
hiç tanımadığımız simalarla
bir sigara içimliği bile durmadan
akan zamanın soluğunda,
kararan gökyüzüne
şimşekler çakarak geçtik yaşamdan.

Kelebeğin gözleriyle baktık dünyaya.
Kuşları gördük,
kuşların gözleriyle baktık dünyaya.
Kelebeği gördük.
Usulca geçtik kırlarından yaşadığımız yerin.
Anladık ki;
hayatın şiiridir
çiçekler,
kuşlar,
kelebekler...
Sevdalarımızda boy veren tüm güzellikler...

Biz,
ölümüne seviyorduk yaşamı,
armağan ederken canımızı
yar yüzünde bir gülücüğe.

Şimdi hangi ağıda sığacak ki bu sevda?
Söyleyen, dinleyen yoksa türkülerimizi
söze mi gelirmiş hayat?
Anlatsa da tarih...
Ne ola ki bizlerden kalan
bu sağır sabahlara?
Siz eşkıya bildiniz bizleri,
ve gittik,
gidilmesi gereken zamanda.

Hey insanlar!
Eylül gecesi gibi
berrak olsun sesiniz türkülerinizde.
Her çiçek koksun kokabildiğince.
Tüm ırmaklara verin bu sevda dilini,
her nehirde yolcu olsun bu özlem.
Bütün çocuklar uzak dursun nefretten.
Herkes payını alsın ekmekten.

Gittik.
Sesimiz söndü.
Yürek "tik-tak"larımız sustu bu zaman sarkaçında.
Çocukların gülüşüne
ne kaygı,
ne neşe,
ne tasa...
Bu toprağın nemine su verircesine
biriktik insanlığın yürek sarnıçlarında.
Kalabalıklardan süzülüp,
kalabalıklardan da öteye...
Solmayan bayraklar gibi
uğuldayarak ve susarak
yan yana,
yana yana gittik.

Volkan patlaması,
kızıl lav ve kül bulutları arasından süzüldük.
Yenilendi toprak.
Şimdi yaşam resmimizi taşır
göğsünün orta yerinde.
Gün gibi,
güneş gibi
sıcacık gülümser yüzümüz hâlâ
başaklar sarardığında.

Gözlerimizde kümelenen ayrılık acısını saklayarak düşmüştük yola.
Ama iyi biliyorduk ki
kavuşmalara giden yol
ayrılıklarla başlar.
Ve
yollar, geride bırakılanlarla ölçülebilirdi ancak.

Salim Diyap
Kayıt Tarihi : 25.2.2009 21:08:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Melih Baki
    Melih Baki

    şimdi hangi ağıda sığacak bu sevda
    söyleyen dinleyen yoksa türkülerimizi
    söze mi gelirmiş hayat
    anlatsa da tarih
    ne ola ki
    bizlerden kalan
    bu sağır sabahlara
    siz eşkıya bildiniz bizleri
    ve gittik gidilmesi gereken zamanda

    hey insanlar
    eylül gecesi gibi
    berrak olsun sesiniz türkülerimizde .....güzeldi..tşk.şairim.....

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)