Bu büyük Milletin Mehmetlerini anlatmaya,
Ne kalemler, ne de kağıtlar yeter.
Kutlu memleketin, kutlu varlıklarıdır,
Öz be öz, tarihimiz olan Mehmetler.
Fatih’i bir çağı kapatır, bir çağı açar,
Sakın bükme boynunu,
Suç benim günah benim,
Hiçlik te neyin nesiymiş,
Ömrüme ömür katanım.
Çözemedim diye düğümü,
Geldin mi hüznün öteki adı?
Kırıldımı uçan kuşların kanadı?
Sarardımı yapraklar, göçtümü leylekler?
Dağların başını duman mı kapladı?
Yeşil hüküm giydimi yine?
Sağır kulaklara,
Pas tutmuş beyinlere,
Mühürlü kalplere,
İnadına inadına söylüyorum,
Mana bilmeyenlere,
Kaldır başını, bak memleketin resmine,
Ne görüyorsun deseler, çoğu bilmez adını,
Gizlemiş olsa da tarih, tozlu sayfalar içine,
Ulu Önder’den almıştır, İstiklal Madalyasını,
Oğul oğul, bil tabi ki Erzurum’u ve de Sivas’ı,
Tam göğsümün ortasında,
Anlatılmaz bir sancı var.
Sebebi belli olmayan,
Uykuda bile aman vermeyen,
Merhametten yoksun.
Issız bir şehir bıraktım ardımda,
Bütün dostlukları,
Bütün güzellikleri
Sahilinin kumsalına gömdüğüm.
Şimdi benim gözümde,
Hem çıplak, hem ağlayarak geldim,
Üstüne popoya bir tokat,
Haliyle daha ilk günden isyan,
Adımız oldu isyankar mahlukat.
Ne yerde, ne gökteyim,
Kimse bir şey söylemesin,
İzahata gerek yoktur.
Ismarlama olmaz aşklar.
Bir gemi değil ki,
Çekip bir limana,
Soluklanasın.
Biz bilmeyiz bu alemi,
Aklımızda pek bir şeye ermez.
Karşımıza dikseler cümle alimi
Bizim dilimize tercüman gerekmez.
Önce ölçer, biçer, tartarız,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!